Sure:AyetAyetMeal
068:015إِذَا تُتْلَى عَلَيْهِ ءَايَاتُنَا قَالَ أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ68:15 Ayetlerimiz ona okunduğunda şöyle der: "Daha öncekilerin masalları!"
083:013إِذَا تُتْلَى عَلَيْهِ ءَايَاتُنَا قَالَ أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ83:13 Ayetlerimiz ona okunduğunda, "Daha öncekilerin efsaneleri!" deyiverir.
020:024اذْهَبْ إِلَى فِرْعَوْنَ إِنَّهُ طَغَى20:24 "Firavun'a git; çünkü o, azdı."
079:017اذْهَبْ إِلَى فِرْعَوْنَ إِنَّهُ طَغَى79:17 "Firavun'a git! İyice azdı o."
026:204أَفَبِعَذَابِنَا يَسْتَعْجِلُونَ26:204 Bizim azabımızı acele mi istiyorlar?
037:176أَفَبِعَذَابِنَا يَسْتَعْجِلُونَ37:176 Azabımız gelsin diye acele mi ediyorlar?
003:089إِلَّا الَّذِينَ تَابُوا مِنْ بَعْدِ ذَلِكَ وَأَصْلَحُوا فَإِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ3:89 Ondan sonra tövbe edip hallerini düzeltenler müstesna. Hiç şüphesiz, Allah, çok affedici, çok merhametlidir.
024:005إِلَّا الَّذِينَ تَابُوا مِنْ بَعْدِ ذَلِكَ وَأَصْلَحُوا فَإِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ24:5 Bu suçtan sonra tövbe edip iyi hal sergileyenler müstesna. Şu bir gerçek ki, Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir.
037:040إِلَّا عِبَادَ اللَّهِ الْمُخْلَصِينَ37:40 Allah'ın içtenliğe erdirilmiş temiz kulları başkadır.
037:074إِلَّا عِبَادَ اللَّهِ الْمُخْلَصِينَ37:74 Ancak Allah'ın samimi, temiz kulları kurtuldu.
037:128إِلَّا عِبَادَ اللَّهِ الْمُخْلَصِينَ37:128 Allah'ın samimi, seçkin kulları müstesna.
037:160إِلَّا عِبَادَ اللَّهِ الْمُخْلَصِينَ37:160 Allah'ın samimi, seçkin kulları, bunların yaptıklarından uzaktır.
015:040إِلَّا عِبَادَكَ مِنْهُمُ الْمُخْلَصِينَ15:40 "İçlerinden riyaya sapmamış, samimi kulların müstesna."
038:083إِلَّا عِبَادَكَ مِنْهُمُ الْمُخْلَصِينَ38:83 "İçlerinden sadece samimi, seçkin kullar dışta kalacaktır."
026:171إِلَّا عَجُوزًا فِي الْغَابِرِينَ26:171 Ancak geridekiler arasında bir kocakarı kaldı.
037:135إِلَّا عَجُوزًا فِي الْغَابِرِينَ37:135 Ancak terk edilenler içinde kalan kocakarı hariç.
016:042الَّذِينَ صَبَرُوا وَعَلَى رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ16:42 O Allah yolunda hicret edenler, sabrederler ve yalnız Rablerine tevekkül ederler.
029:059الَّذِينَ صَبَرُوا وَعَلَى رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ29:59 Onlar ki sabrettiler ve yalnız Rablerine dayanıp güvenmektedirler.
027:003الَّذِينَ يُقِيمُونَ الصَّلَاةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَهُمْ بِالْآخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَ27:3 O müminler ki, namazı kılar, zekâtı verirler. Ve âhirete tam bir biçimde inananlar da onlardır.
031:004الَّذِينَ يُقِيمُونَ الصَّلَاةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَهُمْ بِالْآخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَ31:4 Ki onlar namazı kılarlar, zekâtı verirler. Ve onlar âhirete de gözle görmüşçesine inanırlar.
002:001الم2:1 Elif, Lâm, Mîm.
003:001الم3:1 Elif, Lâm, Mîm.
029:001الم29:1 Elif, Lâm, Mîm.
030:001الم30:1 Elif, Lâm, Mîm.
031:001الم31:1 Elif, Lâm, Mîm.
032:001الم32:1 Elif, Lâm, Mîm.
015:038إِلَى يَوْمِ الْوَقْتِ الْمَعْلُومِ15:38 "Bilinen vaktin gününe kadar..."
038:081إِلَى يَوْمِ الْوَقْتِ الْمَعْلُومِ38:81 "O bilinen güne kadar."
052:040أَمْ تَسْأَلُهُمْ أَجْرًا فَهُمْ مِنْ مَغْرَمٍ مُثْقَلُونَ52:40 Yoksa sen onlardan bir ücret istiyorsun da bir borç yüzünden onlar, yük altına mı giriyorlar?
068:046أَمْ تَسْأَلُهُمْ أَجْرًا فَهُمْ مِنْ مَغْرَمٍ مُثْقَلُونَ68:46 Bir ücret mi istiyorsun kendilerinden de onlar, bir borç altında eziliyorlar!
052:041أَمْ عِنْدَهُمُ الْغَيْبُ فَهُمْ يَكْتُبُونَ52:41 Yoksa gayb yanlarında da yazıp duruyorlar mı?
068:047أَمْ عِنْدَهُمُ الْغَيْبُ فَهُمْ يَكْتُبُونَ68:47 Yoksa gayb, yanlarında da onlar mı yazıyorlar?
038:087إِنْ هُوَ إِلَّا ذِكْرٌ لِلْعَالَمِينَ38:87 Bu, âlemler için bir Zikir'den başka şey değildir.
081:027إِنْ هُوَ إِلَّا ذِكْرٌ لِلْعَالَمِينَ81:27 O, âlemlere bir öğütten başka şey değildir.
017:048انْظُرْ كَيْفَ ضَرَبُوا لَكَ الْأَمْثَالَ فَضَلُّوا فَلَا يَسْتَطِيعُونَ سَبِيلًا17:48 Bak nasıl örnekler verdiler sana, nasıl sapıttılar. Artık hiçbir yola varamazlar.
025:009انْظُرْ كَيْفَ ضَرَبُوا لَكَ الْأَمْثَالَ فَضَلُّوا فَلَا يَسْتَطِيعُونَ سَبِيلًا25:9 Bak da gör! Nasıl da örnekler sunuyorlar sana. Sapıttılar, artık bir daha yol bulamazlar.
082:013إِنَّ الْأَبْرَارَ لَفِي نَعِيمٍ82:13 Şu da kuşkusuz: İyiler tam bir nimet içindedir,
083:022إِنَّ الْأَبْرَارَ لَفِي نَعِيمٍ83:22 İyilik sergileyenler büyük bir nimetin tam içindedir.
015:045إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ15:45 Sakınılması gereken şeylerden sakınanlar ise cennetlerde pınarlar içindedir.
051:015إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ51:15 Şu da bir gerçek ki, sakınıp korunanlar bahçelerde ve pınar başlarındadır;
026:008إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَةً وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُمْ مُؤْمِنِينَ26:8 Bunda elbette bir mucize var, fakat onların çoğu mümin değiller.
026:067إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَةً وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُمْ مُؤْمِنِينَ26:67 Bunda elbette bir ibret vardır ama onların çoğu inanmış kimseler değildi.
026:103إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَةً وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُمْ مُؤْمِنِينَ26:103 Kuşkusuz, bütün bunlarda mutlaka bir ibret vardır. Ama onların çoğu müminler değil.
026:121إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَةً وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُمْ مُؤْمِنِينَ26:121 Bunda elbette bir ibret var. Ama onların çoğu müminler değildi
026:174إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَةً وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُمْ مُؤْمِنِينَ26:174 Elbette bunda bir ayet var ama onların çoğu müminler değildi.
026:190إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَةً وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُمْ مُؤْمِنِينَ26:190 Bunda elbette bir ibret var ama onların çoğu inanan kişiler değildi.
073:019إِنَّ هَذِهِ تَذْكِرَةٌ فَمَنْ شَاءَ اتَّخَذَ إِلَى رَبِّهِ سَبِيلًا73:19 Bu, bir öğüt verici, düşündürücüdür. Dileyen, Rabbine doğru, bir yol edinir.
076:029إِنَّ هَذِهِ تَذْكِرَةٌ فَمَنْ شَاءَ اتَّخَذَ إِلَى رَبِّهِ سَبِيلًا76:29 İşte bu, bir hatırlatıcı ve düşündürücüdür. Dileyen, Rabbine doğru, bir yol edinir.
037:080إِنَّا كَذَلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِنِينَ37:80 İşte böyle ödüllendiririz biz, güzel davrananları.
037:121إِنَّا كَذَلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِنِينَ37:121 Güzel düşünüp güzel davrananları biz böyle ödüllendiririz!
037:131إِنَّا كَذَلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِنِينَ37:131 Güzel düşünüp güzel davrananları böyle ödüllendiririz biz.
077:044إِنَّا كَذَلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِنِينَ77:44 İşte böyle ödüllendiririz biz, güzellikler sergileyenleri!
069:040إِنَّهُ لَقَوْلُ رَسُولٍ كَرِيمٍ69:40 Ki o, çok soylu bir elçinin sözüdür.
081:019إِنَّهُ لَقَوْلُ رَسُولٍ كَرِيمٍ81:19 Ki o, çok değerli bir elçinin sözüdür.
037:081إِنَّهُ مِنْ عِبَادِنَا الْمُؤْمِنِينَ37:81 O, bizim inanan kullarımızdandı.
037:111إِنَّهُ مِنْ عِبَادِنَا الْمُؤْمِنِينَ37:111 O da bizim inanan kullarımızdandı.
037:132إِنَّهُ مِنْ عِبَادِنَا الْمُؤْمِنِينَ37:132 Bizim inanan kullarımızdandı o.
026:107إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ26:107 "Ben sizin için gelmiş, güvenilir bir resulüm."
026:125إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ26:125 "Ben sizin için, güvenilir bir resulüm."
026:143إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ26:143 "Ben sizin için emin bir resulüm."
026:162إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ26:162 "Ben size gelen emin bir elçiyim."
026:178إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ26:178 "Kuşkusuz, ben sizin için güvenilir bir resulüm."
037:017أَوَءَابَاؤُنَا الْأَوَّلُونَ37:17 "Önceki atalarımız da mı?"
056:048أَوَءَابَاؤُنَا الْأَوَّلُونَ56:48 "Önceki atalarımız da mı?"
002:005أُولَئِكَ عَلَى هُدًى مِنْ رَبِّهِمْ وَأُولَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ2:5 İşte bunlardır Rablerinden bir hidayet üzere olanlar, işte bunlardır gerçek anlamda kurtuluşu bulanlar.
031:005أُولَئِكَ عَلَى هُدًى مِنْ رَبِّهِمْ وَأُولَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ31:5 İşte onlardır Rablerinden bir kılavuzlanma üzere olanlar; işte onlardır gerçek kurtuluşu bulanlar.
056:067بَلْ نَحْنُ مَحْرُومُونَ56:67 "Doğrusu mahrum bırakıldık biz."
068:027بَلْ نَحْنُ مَحْرُومُونَ68:27 "Hayır, hayır! Biz mahrum edilenleriz."
026:002تِلْكَ ءَايَاتُ الْكِتَابِ الْمُبِينِ26:2 İşte sana gerçeği apaçık gösteren Kitap'ın ayetleri...
028:002تِلْكَ ءَايَاتُ الْكِتَابِ الْمُبِينِ28:2 İşte sana, açık seçik beyanda bulunan Kitap'ın ayetleri.
002:134تِلْكَ أُمَّةٌ قَدْ خَلَتْ لَهَا مَا كَسَبَتْ وَلَكُمْ مَا كَسَبْتُمْ وَلَا تُسْأَلُونَ عَمَّا كَانُوا يَعْمَلُونَ2:134 İşte bunlar bir ümmetti, gelip geçtiler. Kazandıkları kendilerinindir. Sizin kazandıklarınız da sizin olacaktır. Siz onların yapıp ettiklerinden sorguya çekilmeyeceksiniz.
002:141تِلْكَ أُمَّةٌ قَدْ خَلَتْ لَهَا مَا كَسَبَتْ وَلَكُمْ مَا كَسَبْتُمْ وَلَا تُسْأَلُونَ عَمَّا كَانُوا يَعْمَلُونَ2:141 İşte bunlar bir ümmetti, gelip geçtiler. Kazandıkları kendilerine. Sizin kazandığınız da size. Onların yapıp ettiklerinden siz sorumlu olmayacaksınız.
039:001تَنْزِيلُ الْكِتَابِ مِنَ اللَّهِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ39:1 Bu Kitap'ın indirilişi Aziz ve Hakim olan Allah'tandır.
045:002تَنْزِيلُ الْكِتَابِ مِنَ اللَّهِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ45:2 Azîz ve Hakîm olan Allah'tan Kitap'ın indirilişidir bu...
046:002تَنْزِيلُ الْكِتَابِ مِنَ اللَّهِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ46:2 Hikmeti sınırsız, kudreti sonsuz Allah'tan, Kitap'ın indirilişidir bu...
056:080تَنْزِيلٌ مِنْ رَبِّ الْعَالَمِينَ56:80 Âlemlerin Rabbi'nden indirilmiştir.
069:043تَنْزِيلٌ مِنْ رَبِّ الْعَالَمِينَ69:43 Âlemlerin Rabbi'nden bir indiriştir o.
056:013ثُلَّةٌ مِنَ الْأَوَّلِينَ56:13 Büyük kısmı öncekilerden,
056:039ثُلَّةٌ مِنَ الْأَوَّلِينَ56:39 Bir bölümü öncekilerden.
018:089ثُمَّ أَتْبَعَ سَبَبًا18:89 Sonra bir sebebi daha izledi.
018:092ثُمَّ أَتْبَعَ سَبَبًا18:92 Sonra yine bir sebebi izledi.
026:066ثُمَّ أَغْرَقْنَا الْآخَرِينَ26:66 Sonra ötekileri boğduk.
037:082ثُمَّ أَغْرَقْنَا الْآخَرِينَ37:82 Sonra ötekileri boğuverdik.
026:172ثُمَّ دَمَّرْنَا الْآخَرِينَ26:172 Sonra ötekileri mahvedip batırdık.
037:136ثُمَّ دَمَّرْنَا الْآخَرِينَ37:136 Sonra ötekileri yerle bir ettik.
040:001حم40:1 Hâ, Mîm.
041:001حم41:1 Hâ, Mîm.
042:001حم42:1 Ha, Mîm.
043:001حم43:1 Hâ, Mîm.
044:001حم44:1 Hâ, Mîm.
045:001حم45:1 Hâ, Mîm.
046:001حم46:1 Hâ, Mîm.
002:162خَالِدِينَ فِيهَا لَا يُخَفَّفُ عَنْهُمُ الْعَذَابُ وَلَا هُمْ يُنْظَرُونَ2:162 Sürekli o lanetin içindedirler. Ne azapları hafifletilir ne de yüzlerine bakılır.
003:088خَالِدِينَ فِيهَا لَا يُخَفَّفُ عَنْهُمُ الْعَذَابُ وَلَا هُمْ يُنْظَرُونَ3:88 O lanet içinde sürekli kalacaklardır. Ne azap hafifletilecektir onlardan ne de yüzlerine bakılacaktır onların.
003:182ذَلِكَ بِمَا قَدَّمَتْ أَيْدِيكُمْ وَأَنَّ اللَّهَ لَيْسَ بِظَلَّامٍ لِلْعَبِيدِ3:182 Bu, kendi, ellerinizin üretip önden gönderdiği yüzündendir. Allah, kullara asla zulmedici değildir.
008:051ذَلِكَ بِمَا قَدَّمَتْ أَيْدِيكُمْ وَأَنَّ اللَّهَ لَيْسَ بِظَلَّامٍ لِلْعَبِيدِ8:51 "İşte bu, ellerinizin önden gönderdiği şeyler yüzündendir. Allah, kullara asla zulmetmez."
007:122رَبِّ مُوسَى وَهَارُونَ7:122 Musa'nın ve Harun'un Rabbine!"
026:048رَبِّ مُوسَى وَهَارُونَ26:48 "Mûsa'nın ve Hârun'un Rabbine."
059:001سَبَّحَ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ59:1 Göklerde ne var, yerde ne varsa Allah'ı tespih etmiştir. Azîz'dir O, Hakîm'dir.
061:001سَبَّحَ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ61:1 Göklerde ne var, yerde ne varsa Allah'ı tespih etmiştir. Azîz'dir O, Hakîm'dir.
026:001طسم26:1 Tâ, Sîn, Mîm.
028:001طسم28:1 Tâ, Sîn, Mîm.
083:023عَلَى الْأَرَائِكِ يَنْظُرُونَ83:23 Koltuklar üzerinde seyre dalarlar.
083:035عَلَى الْأَرَائِكِ يَنْظُرُونَ83:35 Koltuklar üzerinde seyrediyorlar.
026:108فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ26:108 "Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin."
026:110فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ26:110 "Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin."
026:126فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ26:126 "Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin."
026:131فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ26:131 "Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin."
026:144فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ26:144 "Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin."
026:150فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ26:150 "Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin."
026:163فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ26:163 "Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin."
026:179فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ26:179 "Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin."
007:078فَأَخَذَتْهُمُ الرَّجْفَةُ فَأَصْبَحُوا فِي دَارِهِمْ جَاثِمِينَ7:78 Bunun üzerine onları, o şiddetli sarsıntı/o korkunç titreşim yakaladı da öz yurtlarında yere çökmüş bir hale geldiler.
007:091فَأَخَذَتْهُمُ الرَّجْفَةُ فَأَصْبَحُوا فِي دَارِهِمْ جَاثِمِينَ7:91 Bunun üzerine o korkunç titreşim/o büyük zelzele onları yakalayıverdi de öz yurtlarında yere çökmüş hale geldiler.
015:029فَإِذَا سَوَّيْتُهُ وَنَفَخْتُ فِيهِ مِنْ رُوحِي فَقَعُوا لَهُ سَاجِدِينَ15:29 "Onu, amaçlanan düzgünlüğe ulaştırıp öz ruhumdan içine üflediğim zaman, önünde hemen secdeye kapanın."
038:072فَإِذَا سَوَّيْتُهُ وَنَفَخْتُ فِيهِ مِنْ رُوحِي فَقَعُوا لَهُ سَاجِدِينَ38:72 "Onu kıvama erdirip içine ruhumdan üflediğimde, önünde secde ederek eğilin!"
007:107فَأَلْقَى عَصَاهُ فَإِذَا هِيَ ثُعْبَانٌ مُبِينٌ7:107 Bunun üzerine Musa, asasını yere attı; birden korkunç bir ejderha oluverdi o.
026:032فَأَلْقَى عَصَاهُ فَإِذَا هِيَ ثُعْبَانٌ مُبِينٌ26:32 O da asasını attı. Bir de ne görsünler, asa korkunç bir ejderha oluvermiş.
055:013فَبِأَيِّ ءَالَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ55:13 Bu böyle iken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz?
055:016فَبِأَيِّ ءَالَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ55:16 Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz?
055:018فَبِأَيِّ ءَالَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ55:18 Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz?
055:021فَبِأَيِّ ءَالَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ55:21 Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz?
055:023فَبِأَيِّ ءَالَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ55:23 Peki Rabbinizin nimetlerinden hangisini sayarsınız yalan?
055:025فَبِأَيِّ ءَالَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ55:25 Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz?
055:028فَبِأَيِّ ءَالَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ55:28 Peki, Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz?
055:030فَبِأَيِّ ءَالَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ55:30 Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz?
055:032فَبِأَيِّ ءَالَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ55:32 Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz?
055:034فَبِأَيِّ ءَالَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ55:34 Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz?
055:036فَبِأَيِّ ءَالَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ55:36 Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz?
055:038فَبِأَيِّ ءَالَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ55:38 Rabbinizin nimetlerinden hangisini sayacaksınız yalan?
055:040فَبِأَيِّ ءَالَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ55:40 Rabbinizin nimetlerinden hangisini sayacaksınız yalan?
055:042فَبِأَيِّ ءَالَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ55:42 Rabbinizin nimetlerinden hangisini sayacaksınız yalan?
055:045فَبِأَيِّ ءَالَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ55:45 Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz?
055:047فَبِأَيِّ ءَالَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ55:47 Rabbinizin nimetlerinden hangisini sayabilirsiniz yalan?
055:049فَبِأَيِّ ءَالَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ55:49 Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz?
055:051فَبِأَيِّ ءَالَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ55:51 Rabbinizin nimetlerinden hangisini sayarsınız yalan?
055:053فَبِأَيِّ ءَالَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ55:53 Rabbinizin nimetlerinden hangisini sayarsınız yalan?
055:055فَبِأَيِّ ءَالَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ55:55 Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz?
055:057فَبِأَيِّ ءَالَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ55:57 Rabbinizin nimetlerinden hangisini sayarsınız yalan?
055:059فَبِأَيِّ ءَالَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ55:59 Rabbinizin nimetlerinden hangisini sayarsınız yalan?
055:061فَبِأَيِّ ءَالَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ55:61 Rabbinizin nimetlerinden hangisini sayarsınız yalan?
055:063فَبِأَيِّ ءَالَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ55:63 Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz?
055:065فَبِأَيِّ ءَالَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ55:65 Rabbinizin nimetlerinden hangisini sayarsınız yalan?
055:067فَبِأَيِّ ءَالَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ55:67 Rabbinizin nimetlerinden hangisini sayarsınız yalan?
055:069فَبِأَيِّ ءَالَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ55:69 Rabbinizin nimetlerinden hangisini sayarsınız yalan?
055:071فَبِأَيِّ ءَالَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ55:71 Rabbinizin nimetlerinden hangisini sayarsınız yalan?
055:073فَبِأَيِّ ءَالَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ55:73 Rabbinizin nimetlerinden hangisini sayarsınız yalan?
055:075فَبِأَيِّ ءَالَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ55:75 Rabbinizin nimetlerinden hangisini sayarsınız yalan?
055:077فَبِأَيِّ ءَالَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ55:77 Rabbinizin nimetlerinden hangisini sayarsınız yalan?
043:083فَذَرْهُمْ يَخُوضُوا وَيَلْعَبُوا حَتَّى يُلَاقُوا يَوْمَهُمُ الَّذِي يُوعَدُونَ43:83 Bırak onları, kendilerine vaat edilen günlerine kavuşuncaya değin dalıp gitsinler; oynayıp oyalansınlar!
070:042فَذَرْهُمْ يَخُوضُوا وَيَلْعَبُوا حَتَّى يُلَاقُوا يَوْمَهُمُ الَّذِي يُوعَدُونَ70:42 Bırak onları! Dalsınlar, oynasınlar kendileri için belirlenen günlerine ulaşıncaya kadar.
056:074فَسَبِّحْ بِاسْمِ رَبِّكَ الْعَظِيمِ56:74 O halde o yüce Rabbinin adını tespih et!
056:096فَسَبِّحْ بِاسْمِ رَبِّكَ الْعَظِيمِ56:96 Artık, o yüce Rabbinin adını tespih et!
069:052فَسَبِّحْ بِاسْمِ رَبِّكَ الْعَظِيمِ69:52 Hadi artık, yüce Rabbinin adını tespih et!
015:030فَسَجَدَ الْمَلَائِكَةُ كُلُّهُمْ أَجْمَعُونَ15:30 Meleklerin tümü, toplu halde secde ettiler.
038:073فَسَجَدَ الْمَلَائِكَةُ كُلُّهُمْ أَجْمَعُونَ38:73 Bunun üzerine meleklerin hepsi toptan secde etmişlerdi.
054:016فَكَيْفَ كَانَ عَذَابِي وَنُذُرِ54:16 Nasılmış benim azabım ve uyarılarım!
054:021فَكَيْفَ كَانَ عَذَابِي وَنُذُرِ54:21 Nasılmış benim azabım ve uyarılarım!
054:030فَكَيْفَ كَانَ عَذَابِي وَنُذُرِ54:30 Nasılmış benim azabım ve uyarılarım!
023:007فَمَنِ ابْتَغَى وَرَاءَ ذَلِكَ فَأُولَئِكَ هُمُ الْعَادُونَ23:7 Kim bundan ötesini isterse, işte onlar, sınırı aşanlardır.
070:031فَمَنِ ابْتَغَى وَرَاءَ ذَلِكَ فَأُولَئِكَ هُمُ الْعَادُونَ70:31 Kim bunun ötesini isterse, işte böyleleri sınırı aşanların ta kendileridir.
074:055فَمَنْ شَاءَ ذَكَرَهُ74:55 Dileyen düşünür onu, öğüt alır.
080:012فَمَنْ شَاءَ ذَكَرَهُ80:12 Dileyen onu düşünüp öğüt alır.
069:021فَهُوَ فِي عِيشَةٍ رَاضِيَةٍ69:21 Artık o, hoşnutluk veren bir yaşayış içindedir.
101:007فَهُوَ فِي عِيشَةٍ رَاضِيَةٍ101:7 Evet o kişi, hoşnutluk verici bir yaşayış içindedir.
037:043فِي جَنَّاتِ النَّعِيمِ37:43 Nimetlerle dolu cennetlerdedirler.
056:012فِي جَنَّاتِ النَّعِيمِ56:12 Nimetlerle dolu bahçelerdedirler.
026:147فِي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ26:147 "Bahçelerde, pınarlarda."
044:052فِي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ44:52 Bahçelerde, pınar başlarında.
069:022فِي جَنَّةٍ عَالِيَةٍ69:22 Yüksek bir bahçe içindedir.
088:010فِي جَنَّةٍ عَالِيَةٍ88:10 Yüksek bir bahçededir;
023:026قَالَ رَبِّ انْصُرْنِي بِمَا كَذَّبُونِ23:26 Nûh şöyle yakardı: "Rabbim, beni yalanlamaları karşısında yardım et bana!"
023:039قَالَ رَبِّ انْصُرْنِي بِمَا كَذَّبُونِ23:39 O peygamber şöyle yakardı: "Rabbim, beni yalanlamaları karşısında yardım et bana!"
015:036قَالَ رَبِّ فَأَنْظِرْنِي إِلَى يَوْمِ يُبْعَثُونَ15:36 Dedi: "Rabbim, onların diriltileceği güne kadar bana süre ver."
038:079قَالَ رَبِّ فَأَنْظِرْنِي إِلَى يَوْمِ يُبْعَثُونَ38:79 Dedi: "Rabbim, o halde insanların diriltileceği güne kadar bana süre ver."
015:034قَالَ فَاخْرُجْ مِنْهَا فَإِنَّكَ رَجِيمٌ15:34 Buyurdu: "Öyleyse çık oradan, çünkü kovuldun."
038:077قَالَ فَاخْرُجْ مِنْهَا فَإِنَّكَ رَجِيمٌ38:77 Buyurdu: "Hadi, çık oradan! Sen kovulmuş birisin."
015:037قَالَ فَإِنَّكَ مِنَ الْمُنْظَرِينَ15:37 Buyurdu: "Hadi, süre verilenlerdensin."
038:080قَالَ فَإِنَّكَ مِنَ الْمُنْظَرِينَ38:80 Buyurdu: "Peki, süre verilenlerdensin."
015:057قَالَ فَمَا خَطْبُكُمْ أَيُّهَا الْمُرْسَلُونَ15:57 "Amacınız nedir ey elçiler?" diye sordu.
051:031قَالَ فَمَا خَطْبُكُمْ أَيُّهَا الْمُرْسَلُونَ51:31 İbrahim sordu: "Amacınız ne, ey elçiler?"
007:121قَالُوا ءَامَنَّا بِرَبِّ الْعَالَمِينَ7:121 "Alemlerin Rabbine iman ettik, dediler;
026:047قَالُوا ءَامَنَّا بِرَبِّ الْعَالَمِينَ26:47 Dediler: "İnandık âlemlerin Rabbi'ne."
015:058قَالُوا إِنَّا أُرْسِلْنَا إِلَى قَوْمٍ مُجْرِمِينَ15:58 Dediler: "Biz günahkâr bir topluluğa gönderildik."
051:032قَالُوا إِنَّا أُرْسِلْنَا إِلَى قَوْمٍ مُجْرِمِينَ51:32 Dediler: "Biz, suçlulardan oluşan bir topluma gönderildik."
026:153قَالُوا إِنَّمَا أَنْتَ مِنَ الْمُسَحَّرِينَ26:153 Dediler: "Sen, adamakıllı büyülenmişsin."
026:185قَالُوا إِنَّمَا أَنْتَ مِنَ الْمُسَحَّرِينَ26:185 Dediler: "Sen fena halde büyülenmişsin."
006:015قُلْ إِنِّي أَخَافُ إِنْ عَصَيْتُ رَبِّي عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ6:15 Şunu da söyle: "Rabbime isyan edersem büyük bir günün azabından korkarım ben."
039:013قُلْ إِنِّي أَخَافُ إِنْ عَصَيْتُ رَبِّي عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ39:13 De ki: "Eğer Rabbime isyan edersem büyük bir günün azabından korkarım."
083:009كِتَابٌ مَرْقُومٌ83:9 Rakamlandırılmış bir kitaptır o.
083:020كِتَابٌ مَرْقُومٌ83:20 Rakamlanmış bir kitaptır o.
052:019كُلُوا وَاشْرَبُوا هَنِيئًا بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ52:19 "Yapıp ettiklerinizin karşılığı olarak afiyetle yiyin, için!
077:043كُلُوا وَاشْرَبُوا هَنِيئًا بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ77:43 "Yapıp ürettiklerinize karşılık olarak afiyetle yiyip için."
016:055لِيَكْفُرُوا بِمَا ءَاتَيْنَاهُمْ فَتَمَتَّعُوا فَسَوْفَ تَعْلَمُونَ16:55 Kendilerine verdiklerimize nankörlük etsinler diye. Hadi, zevklenin/nimetlenin, yakında bileceksiniz.
030:034لِيَكْفُرُوا بِمَا ءَاتَيْنَاهُمْ فَتَمَتَّعُوا فَسَوْفَ تَعْلَمُونَ30:34 Kendilerine verdiklerimize karşı nankörlük etsinler diye. Haydi, yararlanın/zevklenin! Yakında bileceksiniz...
015:005مَا تَسْبِقُ مِنْ أُمَّةٍ أَجَلَهَا وَمَا يَسْتَأْخِرُونَ15:5 Hiçbir ümmet kendisi için belirlenen sürenin ne önüne geçebilir ne de o süreyi geriletebilir.
023:043مَا تَسْبِقُ مِنْ أُمَّةٍ أَجَلَهَا وَمَا يَسْتَأْخِرُونَ23:43 Hiçbir ümmet ne süresinden ileri geçebilir ne de geri kalır.
037:154مَا لَكُمْ كَيْفَ تَحْكُمُونَ37:154 Ne oluyor size, o nasıl hüküm veriyorsunuz?
068:036مَا لَكُمْ كَيْفَ تَحْكُمُونَ68:36 Neniz var sizin, nasıl hüküm veriyorsunuz?
079:033مَتَاعًا لَكُمْ وَلِأَنْعَامِكُمْ79:33 Sizin için ve hayvanlarınız için bir geçim aracı olarak.
080:032مَتَاعًا لَكُمْ وَلِأَنْعَامِكُمْ80:32 Sizin ve hayvanlarınızın yararına.
009:033هُوَ الَّذِي أَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدَى وَدِينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدِّينِ كُلِّهِ وَلَوْ كَرِهَ الْمُشْرِكُونَ9:33 O, resulünü hidayet ve hak dinle gönderdi ki, müşrikler hoşlanmasa da o dini dinlerin tümünün üstüne çıkarsın.
061:009هُوَ الَّذِي أَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدَى وَدِينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدِّينِ كُلِّهِ وَلَوْ كَرِهَ الْمُشْرِكُونَ61:9 Resulünü hidayet ve hak dini getirmek üzere o gönderdi ki, ortak koşanlar hoşlanmasa bile, onu tüm dinlerden üstün kılsın.
084:002وَأَذِنَتْ لِرَبِّهَا وَحُقَّتْ84:2 Ve Rabbini dinleyip de hakkın belirişine araç kılındığı zaman!
084:005وَأَذِنَتْ لِرَبِّهَا وَحُقَّتْ84:5 Ve Rabbini dinleyip de hakkın belirişine araç kılındığı zaman!
037:027وَأَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلَى بَعْضٍ يَتَسَاءَلُونَ37:27 Birbirlerine dönerek birşeyler sorup duruyorlar.
052:025وَأَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلَى بَعْضٍ يَتَسَاءَلُونَ52:25 Birbirlerine dönüp soruşurlar. Ve derler:
043:002وَالْكِتَابِ الْمُبِينِ43:2 O ayan beyan konuşan Kitap'a yemin olsun ki,
044:002وَالْكِتَابِ الْمُبِينِ44:2 O ayan beyan gösteren Kitap'a yemin olsun ki,
005:010وَالَّذِينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِآيَاتِنَا أُولَئِكَ أَصْحَابُ الْجَحِيمِ5:10 Küfre sapıp ayetlerimizi yalanlayanlara gelince, bunlar cehennemin dostlarıdırlar.
005:086وَالَّذِينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِآيَاتِنَا أُولَئِكَ أَصْحَابُ الْجَحِيمِ5:86 Küfre sapıp ayetlerimizi yalanlayanlar da cehennemin dostlarıdır.
023:008وَالَّذِينَ هُمْ لِأَمَانَاتِهِمْ وَعَهْدِهِمْ رَاعُونَ23:8 O müminler, emanetlerine, ahitlerine saygı duyup sahip çıkanlardır.
070:032وَالَّذِينَ هُمْ لِأَمَانَاتِهِمْ وَعَهْدِهِمْ رَاعُونَ70:32 Bunlar, kendilerindeki emanetlere ve ahitlerine sadık kalırlar.
023:005وَالَّذِينَ هُمْ لِفُرُوجِهِمْ حَافِظُونَ23:5 Cinsiyet organlarını/ırzlarını koruyanlardır onlar.
070:029وَالَّذِينَ هُمْ لِفُرُوجِهِمْ حَافِظُونَ70:29 Bunlar, cinsiyet organlarını titizlikle korurlar.
026:173وَأَمْطَرْنَا عَلَيْهِمْ مَطَرًا فَسَاءَ مَطَرُ الْمُنْذَرِينَ26:173 Üzerlerine bir de yağmur yağdırdık. Ne de kötüymüş uyarılanların yağmuru!
027:058وَأَمْطَرْنَا عَلَيْهِمْ مَطَرًا فَسَاءَ مَطَرُ الْمُنْذَرِينَ27:58 Üzerlerine bir de yağmur yağdırdık. Uyarılmış olanlar üzerine inen yağmur da ne kötüdür!
007:183وَأُمْلِي لَهُمْ إِنَّ كَيْدِي مَتِينٌ7:183 Süre tanıyorum onlara. Çünkü benim tuzağım pek yamandır.
068:045وَأُمْلِي لَهُمْ إِنَّ كَيْدِي مَتِينٌ68:45 Süre tanıyorum onlara. Tuzağım gerçekten zorludur benim.
026:009وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ26:9 Ve hiç kuşku yok, senin Rabbin gerçekten mutlak Azîz, mutlak Rahîm'dir.
026:068وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ26:68 Ve şüphesiz, senin Rabbindir O mutlak Azîz, mutlak Rahîm.
026:104وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ26:104 Ve kuşkusuz senin Rabbindir o mutlak Azîz, mutlak Rahîm.
026:122وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ26:122 Kuşkusuz, senin Rabbindir o mutlak Azîz, mutlak Rahîm.
026:140وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ26:140 Kuşkusuz, senin Rabbin mutlak Azîz, mutlak Rahîm'dir.
026:159وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ26:159 Ve senin Rabbin mutlak Azîz, mutlak Rahîm'dir.
026:175وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ26:175 Ve senin Rabbin mutlak Azîz, mutlak Rahîm...
026:191وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ26:191 Ve senin Rabbin mutlak Azîz, mutlak Rahîm'dir.
037:078وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِي الْآخِرِينَ37:78 Sonrakiler içinde, ona işaret eden bir şey bıraktık.
037:108وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِي الْآخِرِينَ37:108 Sonra gelenler içinde onu hatırlatan bir şey bıraktık.
037:129وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِي الْآخِرِينَ37:129 Sonrakiler içinde İlyas'ı hatırlatacak bir şey de bıraktık.
109:003وَلَا أَنْتُمْ عَابِدُونَ مَا أَعْبُدُ109:3 Siz de ibadet etmezsiniz benim ibadet ettiğime.
109:005وَلَا أَنْتُمْ عَابِدُونَ مَا أَعْبُدُ109:5 Ve ibadet edenler değilsiniz benim ibadet ettiğime.
069:034وَلَا يَحُضُّ عَلَى طَعَامِ الْمِسْكِينِ69:34 "Yoksulu doyurmaya özendirmiyordu."
107:003وَلَا يَحُضُّ عَلَى طَعَامِ الْمِسْكِينِ107:3 Yoksulu doyurmayı özendirmez o.
011:110وَلَقَدْ ءَاتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ فَاخْتُلِفَ فِيهِ وَلَوْلَا كَلِمَةٌ سَبَقَتْ مِنْ رَبِّكَ لَقُضِيَ بَيْنَهُمْ وَإِنَّهُمْ لَفِي شَكٍّ مِنْهُ مُرِيبٍ11:110 Yemin olsun, Mûsa'ya Kitap'ı verdik de onda da ihtilafa düşüldü. Rabbinden bir kelime, önceden gelmiş olmasaydı, aralarında iş mutlaka bitirilirdi. Onlar bunun hakkında, kafaları karıştıran bir kuşku içindedirler.
041:045وَلَقَدْ ءَاتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ فَاخْتُلِفَ فِيهِ وَلَوْلَا كَلِمَةٌ سَبَقَتْ مِنْ رَبِّكَ لَقُضِيَ بَيْنَهُمْ وَإِنَّهُمْ لَفِي شَكٍّ مِنْهُ مُرِيبٍ41:45 Yemin olsun, biz Mûsa'ya Kitap'ı verdik de onda ihtilafa düşüldü! Eğer Rabbinden bir söz geçmiş olmasaydı, aralarında iş mutlaka bitirilirdi. Hiç kuşkusuz, onlar, Kur'an hakkında, sürekli işkillendiren bir kuşku içindedirler.
011:096وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا مُوسَى بِآيَاتِنَا وَسُلْطَانٍ مُبِينٍ11:96 Yemin olsun, Mûsa'yı ayetlerimizle ve açık bir kanıtla gönderdik;
040:023وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا مُوسَى بِآيَاتِنَا وَسُلْطَانٍ مُبِينٍ40:23 Yemin olsun, Mûsa'yı da ayetlerimizle ve apaçık bir kanıtla göndermiştik.
006:010وَلَقَدِ اسْتُهْزِئَ بِرُسُلٍ مِنْ قَبْلِكَ فَحَاقَ بِالَّذِينَ سَخِرُوا مِنْهُمْ مَا كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِئُونَ6:10 Yemin olsun ki, senden önceki resullerle de alay edildi; fakat eğlence konusu yaptıkları şey, o maskaralığı sergileyenleri kıskıvrak sarıverdi.
021:041وَلَقَدِ اسْتُهْزِئَ بِرُسُلٍ مِنْ قَبْلِكَ فَحَاقَ بِالَّذِينَ سَخِرُوا مِنْهُمْ مَا كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِئُونَ21:41 Yemin olsun, senden önceki resullerle de alay edilmiştir. Sonunda, onlarla eğlenenleri, alay konusu yaptıkları şey kuşatıverdi.
054:017وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْءَانَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ54:17 Yemin olsun ki, biz, Kur'an'ı öğüt ve ibret için kolaylaştırdık. Fakat düşünen mi var?!
054:022وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْءَانَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ54:22 Yemin olsun ki, biz, Kur'an'ı öğüt ve ibret için kolaylaştırdık. Fakat düşünen mi var?
054:032وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْءَانَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ54:32 Yemin olsun ki, biz, Kur'an'ı öğüt ve ibret için kolaylaştırdık. Fakat düşünen mi var?!
054:040وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْءَانَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ54:40 Yemin olsun ki, biz, Kur'an'ı öğüt ve ibret için kolaylaştırdık. Fakat düşünen mi var?!
026:109وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَى رَبِّ الْعَالَمِينَ26:109 "Ben bunun için sizden bir ücret istemiyorum. Benim ödülüm sadece âlemlerin Rabbi'ndendir.
026:127وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَى رَبِّ الْعَالَمِينَ26:127 "Ben sizden bu iş için bir ücret istemiyorum. Benim ödülüm âlemlerin Rabbi'ndendir."
026:145وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَى رَبِّ الْعَالَمِينَ26:145 "Ben bu iş için sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim yalnız âlemlerin Rabbi'ndendir."
026:164وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَى رَبِّ الْعَالَمِينَ26:164 "Ben bu iş için sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim yalnız âlemlerin Rabbi'ndendir."
026:180وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَى رَبِّ الْعَالَمِينَ26:180 "Ben bu iş için sizden herhangi bir ödül de istemiyorum; benim ödülüm âlemlerin Rabbi'nden başkasında değil."
027:081وَمَا أَنْتَ بِهَادِي الْعُمْيِ عَنْ ضَلَالَتِهِمْ إِنْ تُسْمِعُ إِلَّا مَنْ يُؤْمِنُ بِآيَاتِنَا فَهُمْ مُسْلِمُونَ27:81 Ve sen, düştükleri sapıklıktan körleri de çıkaramazsın. Teslim olmuş kişiler halinde ayetlerimize inananlardan başkasına sesini duyuramazsın.
030:053وَمَا أَنْتَ بِهَادِي الْعُمْيِ عَنْ ضَلَالَتِهِمْ إِنْ تُسْمِعُ إِلَّا مَنْ يُؤْمِنُ بِآيَاتِنَا فَهُمْ مُسْلِمُونَ
006:004وَمَا تَأْتِيهِمْ مِنْ ءَايَةٍ مِنْ ءَايَاتِ رَبِّهِمْ إِلَّا كَانُوا عَنْهَا مُعْرِضِينَ6:4 Onlara Rablerinin ayetlerinden bir ayet gelir gelmez, ondan hemen yüz çeviriyorlardı.
036:046وَمَا تَأْتِيهِمْ مِنْ ءَايَةٍ مِنْ ءَايَاتِ رَبِّهِمْ إِلَّا كَانُوا عَنْهَا مُعْرِضِينَ36:46 Çünkü Rablerinin ayetlerinden kendilerine bir ayet gelince, ondan mutlaka yüz çevirmişlerdir.
014:020وَمَا ذَلِكَ عَلَى اللَّهِ بِعَزِيزٍ14:20 Bu, Allah'a hiç de zor gelmez.
035:017وَمَا ذَلِكَ عَلَى اللَّهِ بِعَزِيزٍ35:17 Ve bu, Allah'a hiç de güç gelmez.
007:108وَنَزَعَ يَدَهُ فَإِذَا هِيَ بَيْضَاءُ لِلنَّاظِرِينَ7:108 Elini çekip çıkardı; birden o el, bakanların önünde bembeyaz kesildi.
026:033وَنَزَعَ يَدَهُ فَإِذَا هِيَ بَيْضَاءُ لِلنَّاظِرِينَ26:33 Elini çıkardı, o da anında seyredenler önünde bembeyaz kesildi.
010:048وَيَقُولُونَ مَتَى هَذَا الْوَعْدُ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ10:48 Diyorlar ki: "Doğru sözlülerseniz bu vaat ne zaman?"
021:038وَيَقُولُونَ مَتَى هَذَا الْوَعْدُ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ21:38 Diyorlar ki: "Eğer doğru sözlüler iseniz bu vaat ne zaman?"
027:071وَيَقُولُونَ مَتَى هَذَا الْوَعْدُ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ27:71 "Eğer doğru sözlülerseniz, bu vaat ne zaman?" derler.
034:029وَيَقُولُونَ مَتَى هَذَا الْوَعْدُ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ34:29 Diyorlar: "Doğru sözlülerseniz, bu tehdit ne zaman?"
036:048وَيَقُولُونَ مَتَى هَذَا الْوَعْدُ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ36:48 Bir de şöyle derler: "Eğer doğru sözlüler iseniz, bu tehdit ne zaman?"
067:025وَيَقُولُونَ مَتَى هَذَا الْوَعْدُ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ67:25 Derler ki: "Eğer doğru sözlülerseniz, bu vaat de zaman?"
077:015وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ77:15 Yalanlayanların vay haline o gün!
077:019وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ77:19 Yalanlayanların o gün vay haline!
077:024وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ77:24 Vay başına o gün, yalanlayanların!
077:028وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ77:28 Vay haline o gün, yalanlayanların!
077:034وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ77:34 Vay haline o gün, yalanlayanların!
077:037وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ77:37 Vay haline o gün, yalanlayanların!
077:040وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ77:40 Vay haline o gün, yalanlayanların!
077:045وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ77:45 Vay haline o gün, yalanlayanların!
077:047وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ77:47 Vay haline o gün, yalanlayanların!
077:049وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ77:49 Vay haline o gün, yalanlayanların.
083:010وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ83:10 Vay haline o gün, yalanlayanların!
028:062وَيَوْمَ يُنَادِيهِمْ فَيَقُولُ أَيْنَ شُرَكَائِيَ الَّذِينَ كُنْتُمْ تَزْعُمُونَ28:62 O gün onlara seslenerek şöyle diyecek: "O kendilerini bir şey sandığınız ortaklarım nerede?"
028:074وَيَوْمَ يُنَادِيهِمْ فَيَقُولُ أَيْنَ شُرَكَائِيَ الَّذِينَ كُنْتُمْ تَزْعُمُونَ28:74 Gün olur, seslenir onlara da şöyle der: "O, bir şey zannettiğiniz ortaklarım nerede?"
009:073يَاأَيُّهَا النَّبِيُّ جَاهِدِ الْكُفَّارَ وَالْمُنَافِقِينَ وَاغْلُظْ عَلَيْهِمْ وَمَأْوَاهُمْ جَهَنَّمُ وَبِئْسَ الْمَصِيرُ9:73 Ey Peygamber! Küfre sapanlarla, ikiyüzlülerle cihat et! Onlara sert davran! Onların varacakları yer cehennemdir. Ne kötü dönüş yeridir o!
066:009يَاأَيُّهَا النَّبِيُّ جَاهِدِ الْكُفَّارَ وَالْمُنَافِقِينَ وَاغْلُظْ عَلَيْهِمْ وَمَأْوَاهُمْ جَهَنَّمُ وَبِئْسَ الْمَصِيرُ66:9 Ey Peygamber! Küfre sapanlarla ve münafıklarla mücadele et ve onlara karşı sert davran! Varacakları yer cehennemdir onların. Ne kötü dönüş yeridir o!
002:047يَابَنِي إِسْرَائِيلَ اذْكُرُوا نِعْمَتِيَ الَّتِي أَنْعَمْتُ عَلَيْكُمْ وَأَنِّي فَضَّلْتُكُمْ عَلَى الْعَالَمِينَ2:47 Ey İsrailoğulları! Size lütfettiğim nimetimi, sizi âlemlere üstün kıldığımı hatırlayın.
002:122يَابَنِي إِسْرَائِيلَ اذْكُرُوا نِعْمَتِيَ الَّتِي أَنْعَمْتُ عَلَيْكُمْ وَأَنِّي فَضَّلْتُكُمْ عَلَى الْعَالَمِينَ2:122 Ey İsrailoğulları! Size lütfettiğim nimetimi hatırlayın. Ben sizi âlemlerden daha üstün kılmıştım.