Sure:Ayet | Ayet | Meal |
068:015 | إِذَا تُتْلَى عَلَيْهِ ءَايَاتُنَا قَالَ أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ | 68:15 Ayetlerimiz ona okunduğunda şöyle der: "Daha öncekilerin masalları!" |
083:013 | إِذَا تُتْلَى عَلَيْهِ ءَايَاتُنَا قَالَ أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ | 83:13 Ayetlerimiz ona okunduğunda, "Daha öncekilerin efsaneleri!" deyiverir. |
020:024 | اذْهَبْ إِلَى فِرْعَوْنَ إِنَّهُ طَغَى | 20:24 "Firavun'a git; çünkü o, azdı." |
079:017 | اذْهَبْ إِلَى فِرْعَوْنَ إِنَّهُ طَغَى | 79:17 "Firavun'a git! İyice azdı o." |
026:204 | أَفَبِعَذَابِنَا يَسْتَعْجِلُونَ | 26:204 Bizim azabımızı acele mi istiyorlar? |
037:176 | أَفَبِعَذَابِنَا يَسْتَعْجِلُونَ | 37:176 Azabımız gelsin diye acele mi ediyorlar? |
003:089 | إِلَّا الَّذِينَ تَابُوا مِنْ بَعْدِ ذَلِكَ وَأَصْلَحُوا فَإِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ | 3:89 Ondan sonra tövbe edip hallerini düzeltenler müstesna. Hiç şüphesiz, Allah, çok affedici, çok merhametlidir. |
024:005 | إِلَّا الَّذِينَ تَابُوا مِنْ بَعْدِ ذَلِكَ وَأَصْلَحُوا فَإِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ | 24:5 Bu suçtan sonra tövbe edip iyi hal sergileyenler müstesna. Şu bir gerçek ki, Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir. |
037:040 | إِلَّا عِبَادَ اللَّهِ الْمُخْلَصِينَ | 37:40 Allah'ın içtenliğe erdirilmiş temiz kulları başkadır. |
037:074 | إِلَّا عِبَادَ اللَّهِ الْمُخْلَصِينَ | 37:74 Ancak Allah'ın samimi, temiz kulları kurtuldu. |
037:128 | إِلَّا عِبَادَ اللَّهِ الْمُخْلَصِينَ | 37:128 Allah'ın samimi, seçkin kulları müstesna. |
037:160 | إِلَّا عِبَادَ اللَّهِ الْمُخْلَصِينَ | 37:160 Allah'ın samimi, seçkin kulları, bunların yaptıklarından uzaktır. |
015:040 | إِلَّا عِبَادَكَ مِنْهُمُ الْمُخْلَصِينَ | 15:40 "İçlerinden riyaya sapmamış, samimi kulların müstesna." |
038:083 | إِلَّا عِبَادَكَ مِنْهُمُ الْمُخْلَصِينَ | 38:83 "İçlerinden sadece samimi, seçkin kullar dışta kalacaktır." |
026:171 | إِلَّا عَجُوزًا فِي الْغَابِرِينَ | 26:171 Ancak geridekiler arasında bir kocakarı kaldı. |
037:135 | إِلَّا عَجُوزًا فِي الْغَابِرِينَ | 37:135 Ancak terk edilenler içinde kalan kocakarı hariç. |
016:042 | الَّذِينَ صَبَرُوا وَعَلَى رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ | 16:42 O Allah yolunda hicret edenler, sabrederler ve yalnız Rablerine tevekkül ederler. |
029:059 | الَّذِينَ صَبَرُوا وَعَلَى رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ | 29:59 Onlar ki sabrettiler ve yalnız Rablerine dayanıp güvenmektedirler. |
027:003 | الَّذِينَ يُقِيمُونَ الصَّلَاةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَهُمْ بِالْآخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَ | 27:3 O müminler ki, namazı kılar, zekâtı verirler. Ve âhirete tam bir biçimde inananlar da onlardır. |
031:004 | الَّذِينَ يُقِيمُونَ الصَّلَاةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَهُمْ بِالْآخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَ | 31:4 Ki onlar namazı kılarlar, zekâtı verirler. Ve onlar âhirete de gözle görmüşçesine inanırlar. |
002:001 | الم | 2:1 Elif, Lâm, Mîm. |
003:001 | الم | 3:1 Elif, Lâm, Mîm. |
029:001 | الم | 29:1 Elif, Lâm, Mîm. |
030:001 | الم | 30:1 Elif, Lâm, Mîm. |
031:001 | الم | 31:1 Elif, Lâm, Mîm. |
032:001 | الم | 32:1 Elif, Lâm, Mîm. |
015:038 | إِلَى يَوْمِ الْوَقْتِ الْمَعْلُومِ | 15:38 "Bilinen vaktin gününe kadar..." |
038:081 | إِلَى يَوْمِ الْوَقْتِ الْمَعْلُومِ | 38:81 "O bilinen güne kadar." |
052:040 | أَمْ تَسْأَلُهُمْ أَجْرًا فَهُمْ مِنْ مَغْرَمٍ مُثْقَلُونَ | 52:40 Yoksa sen onlardan bir ücret istiyorsun da bir borç yüzünden onlar, yük altına mı giriyorlar? |
068:046 | أَمْ تَسْأَلُهُمْ أَجْرًا فَهُمْ مِنْ مَغْرَمٍ مُثْقَلُونَ | 68:46 Bir ücret mi istiyorsun kendilerinden de onlar, bir borç altında eziliyorlar! |
052:041 | أَمْ عِنْدَهُمُ الْغَيْبُ فَهُمْ يَكْتُبُونَ | 52:41 Yoksa gayb yanlarında da yazıp duruyorlar mı? |
068:047 | أَمْ عِنْدَهُمُ الْغَيْبُ فَهُمْ يَكْتُبُونَ | 68:47 Yoksa gayb, yanlarında da onlar mı yazıyorlar? |
038:087 | إِنْ هُوَ إِلَّا ذِكْرٌ لِلْعَالَمِينَ | 38:87 Bu, âlemler için bir Zikir'den başka şey değildir. |
081:027 | إِنْ هُوَ إِلَّا ذِكْرٌ لِلْعَالَمِينَ | 81:27 O, âlemlere bir öğütten başka şey değildir. |
017:048 | انْظُرْ كَيْفَ ضَرَبُوا لَكَ الْأَمْثَالَ فَضَلُّوا فَلَا يَسْتَطِيعُونَ سَبِيلًا | 17:48 Bak nasıl örnekler verdiler sana, nasıl sapıttılar. Artık hiçbir yola varamazlar. |
025:009 | انْظُرْ كَيْفَ ضَرَبُوا لَكَ الْأَمْثَالَ فَضَلُّوا فَلَا يَسْتَطِيعُونَ سَبِيلًا | 25:9 Bak da gör! Nasıl da örnekler sunuyorlar sana. Sapıttılar, artık bir daha yol bulamazlar. |
082:013 | إِنَّ الْأَبْرَارَ لَفِي نَعِيمٍ | 82:13 Şu da kuşkusuz: İyiler tam bir nimet içindedir, |
083:022 | إِنَّ الْأَبْرَارَ لَفِي نَعِيمٍ | 83:22 İyilik sergileyenler büyük bir nimetin tam içindedir. |
015:045 | إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ | 15:45 Sakınılması gereken şeylerden sakınanlar ise cennetlerde pınarlar içindedir. |
051:015 | إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ | 51:15 Şu da bir gerçek ki, sakınıp korunanlar bahçelerde ve pınar başlarındadır; |
026:008 | إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَةً وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُمْ مُؤْمِنِينَ | 26:8 Bunda elbette bir mucize var, fakat onların çoğu mümin değiller. |
026:067 | إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَةً وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُمْ مُؤْمِنِينَ | 26:67 Bunda elbette bir ibret vardır ama onların çoğu inanmış kimseler değildi. |
026:103 | إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَةً وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُمْ مُؤْمِنِينَ | 26:103 Kuşkusuz, bütün bunlarda mutlaka bir ibret vardır. Ama onların çoğu müminler değil. |
026:121 | إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَةً وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُمْ مُؤْمِنِينَ | 26:121 Bunda elbette bir ibret var. Ama onların çoğu müminler değildi |
026:174 | إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَةً وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُمْ مُؤْمِنِينَ | 26:174 Elbette bunda bir ayet var ama onların çoğu müminler değildi. |
026:190 | إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَةً وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُمْ مُؤْمِنِينَ | 26:190 Bunda elbette bir ibret var ama onların çoğu inanan kişiler değildi. |
073:019 | إِنَّ هَذِهِ تَذْكِرَةٌ فَمَنْ شَاءَ اتَّخَذَ إِلَى رَبِّهِ سَبِيلًا | 73:19 Bu, bir öğüt verici, düşündürücüdür. Dileyen, Rabbine doğru, bir yol edinir. |
076:029 | إِنَّ هَذِهِ تَذْكِرَةٌ فَمَنْ شَاءَ اتَّخَذَ إِلَى رَبِّهِ سَبِيلًا | 76:29 İşte bu, bir hatırlatıcı ve düşündürücüdür. Dileyen, Rabbine doğru, bir yol edinir. |
037:080 | إِنَّا كَذَلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِنِينَ | 37:80 İşte böyle ödüllendiririz biz, güzel davrananları. |
037:121 | إِنَّا كَذَلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِنِينَ | 37:121 Güzel düşünüp güzel davrananları biz böyle ödüllendiririz! |
037:131 | إِنَّا كَذَلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِنِينَ | 37:131 Güzel düşünüp güzel davrananları böyle ödüllendiririz biz. |
077:044 | إِنَّا كَذَلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِنِينَ | 77:44 İşte böyle ödüllendiririz biz, güzellikler sergileyenleri! |
069:040 | إِنَّهُ لَقَوْلُ رَسُولٍ كَرِيمٍ | 69:40 Ki o, çok soylu bir elçinin sözüdür. |
081:019 | إِنَّهُ لَقَوْلُ رَسُولٍ كَرِيمٍ | 81:19 Ki o, çok değerli bir elçinin sözüdür. |
037:081 | إِنَّهُ مِنْ عِبَادِنَا الْمُؤْمِنِينَ | 37:81 O, bizim inanan kullarımızdandı. |
037:111 | إِنَّهُ مِنْ عِبَادِنَا الْمُؤْمِنِينَ | 37:111 O da bizim inanan kullarımızdandı. |
037:132 | إِنَّهُ مِنْ عِبَادِنَا الْمُؤْمِنِينَ | 37:132 Bizim inanan kullarımızdandı o. |
026:107 | إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ | 26:107 "Ben sizin için gelmiş, güvenilir bir resulüm." |
026:125 | إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ | 26:125 "Ben sizin için, güvenilir bir resulüm." |
026:143 | إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ | 26:143 "Ben sizin için emin bir resulüm." |
026:162 | إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ | 26:162 "Ben size gelen emin bir elçiyim." |
026:178 | إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ | 26:178 "Kuşkusuz, ben sizin için güvenilir bir resulüm." |
037:017 | أَوَءَابَاؤُنَا الْأَوَّلُونَ | 37:17 "Önceki atalarımız da mı?" |
056:048 | أَوَءَابَاؤُنَا الْأَوَّلُونَ | 56:48 "Önceki atalarımız da mı?" |
002:005 | أُولَئِكَ عَلَى هُدًى مِنْ رَبِّهِمْ وَأُولَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ | 2:5 İşte bunlardır Rablerinden bir hidayet üzere olanlar, işte bunlardır gerçek anlamda kurtuluşu bulanlar. |
031:005 | أُولَئِكَ عَلَى هُدًى مِنْ رَبِّهِمْ وَأُولَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ | 31:5 İşte onlardır Rablerinden bir kılavuzlanma üzere olanlar; işte onlardır gerçek kurtuluşu bulanlar. |
056:067 | بَلْ نَحْنُ مَحْرُومُونَ | 56:67 "Doğrusu mahrum bırakıldık biz." |
068:027 | بَلْ نَحْنُ مَحْرُومُونَ | 68:27 "Hayır, hayır! Biz mahrum edilenleriz." |
026:002 | تِلْكَ ءَايَاتُ الْكِتَابِ الْمُبِينِ | 26:2 İşte sana gerçeği apaçık gösteren Kitap'ın ayetleri... |
028:002 | تِلْكَ ءَايَاتُ الْكِتَابِ الْمُبِينِ | 28:2 İşte sana, açık seçik beyanda bulunan Kitap'ın ayetleri. |
002:134 | تِلْكَ أُمَّةٌ قَدْ خَلَتْ لَهَا مَا كَسَبَتْ وَلَكُمْ مَا كَسَبْتُمْ وَلَا تُسْأَلُونَ عَمَّا كَانُوا يَعْمَلُونَ | 2:134 İşte bunlar bir ümmetti, gelip geçtiler. Kazandıkları kendilerinindir. Sizin kazandıklarınız da sizin olacaktır. Siz onların yapıp ettiklerinden sorguya çekilmeyeceksiniz. |
002:141 | تِلْكَ أُمَّةٌ قَدْ خَلَتْ لَهَا مَا كَسَبَتْ وَلَكُمْ مَا كَسَبْتُمْ وَلَا تُسْأَلُونَ عَمَّا كَانُوا يَعْمَلُونَ | 2:141 İşte bunlar bir ümmetti, gelip geçtiler. Kazandıkları kendilerine. Sizin kazandığınız da size. Onların yapıp ettiklerinden siz sorumlu olmayacaksınız. |
039:001 | تَنْزِيلُ الْكِتَابِ مِنَ اللَّهِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ | 39:1 Bu Kitap'ın indirilişi Aziz ve Hakim olan Allah'tandır. |
045:002 | تَنْزِيلُ الْكِتَابِ مِنَ اللَّهِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ | 45:2 Azîz ve Hakîm olan Allah'tan Kitap'ın indirilişidir bu... |
046:002 | تَنْزِيلُ الْكِتَابِ مِنَ اللَّهِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ | 46:2 Hikmeti sınırsız, kudreti sonsuz Allah'tan, Kitap'ın indirilişidir bu... |
056:080 | تَنْزِيلٌ مِنْ رَبِّ الْعَالَمِينَ | 56:80 Âlemlerin Rabbi'nden indirilmiştir. |
069:043 | تَنْزِيلٌ مِنْ رَبِّ الْعَالَمِينَ | 69:43 Âlemlerin Rabbi'nden bir indiriştir o. |
056:013 | ثُلَّةٌ مِنَ الْأَوَّلِينَ | 56:13 Büyük kısmı öncekilerden, |
056:039 | ثُلَّةٌ مِنَ الْأَوَّلِينَ | 56:39 Bir bölümü öncekilerden. |
018:089 | ثُمَّ أَتْبَعَ سَبَبًا | 18:89 Sonra bir sebebi daha izledi. |
018:092 | ثُمَّ أَتْبَعَ سَبَبًا | 18:92 Sonra yine bir sebebi izledi. |
026:066 | ثُمَّ أَغْرَقْنَا الْآخَرِينَ | 26:66 Sonra ötekileri boğduk. |
037:082 | ثُمَّ أَغْرَقْنَا الْآخَرِينَ | 37:82 Sonra ötekileri boğuverdik. |
026:172 | ثُمَّ دَمَّرْنَا الْآخَرِينَ | 26:172 Sonra ötekileri mahvedip batırdık. |
037:136 | ثُمَّ دَمَّرْنَا الْآخَرِينَ | 37:136 Sonra ötekileri yerle bir ettik. |
040:001 | حم | 40:1 Hâ, Mîm. |
041:001 | حم | 41:1 Hâ, Mîm. |
042:001 | حم | 42:1 Ha, Mîm. |
043:001 | حم | 43:1 Hâ, Mîm. |
044:001 | حم | 44:1 Hâ, Mîm. |
045:001 | حم | 45:1 Hâ, Mîm. |
046:001 | حم | 46:1 Hâ, Mîm. |
002:162 | خَالِدِينَ فِيهَا لَا يُخَفَّفُ عَنْهُمُ الْعَذَابُ وَلَا هُمْ يُنْظَرُونَ | 2:162 Sürekli o lanetin içindedirler. Ne azapları hafifletilir ne de yüzlerine bakılır. |
003:088 | خَالِدِينَ فِيهَا لَا يُخَفَّفُ عَنْهُمُ الْعَذَابُ وَلَا هُمْ يُنْظَرُونَ | 3:88 O lanet içinde sürekli kalacaklardır. Ne azap hafifletilecektir onlardan ne de yüzlerine bakılacaktır onların. |
003:182 | ذَلِكَ بِمَا قَدَّمَتْ أَيْدِيكُمْ وَأَنَّ اللَّهَ لَيْسَ بِظَلَّامٍ لِلْعَبِيدِ | 3:182 Bu, kendi, ellerinizin üretip önden gönderdiği yüzündendir. Allah, kullara asla zulmedici değildir. |
008:051 | ذَلِكَ بِمَا قَدَّمَتْ أَيْدِيكُمْ وَأَنَّ اللَّهَ لَيْسَ بِظَلَّامٍ لِلْعَبِيدِ | 8:51 "İşte bu, ellerinizin önden gönderdiği şeyler yüzündendir. Allah, kullara asla zulmetmez." |
007:122 | رَبِّ مُوسَى وَهَارُونَ | 7:122 Musa'nın ve Harun'un Rabbine!" |
026:048 | رَبِّ مُوسَى وَهَارُونَ | 26:48 "Mûsa'nın ve Hârun'un Rabbine." |
059:001 | سَبَّحَ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ | 59:1 Göklerde ne var, yerde ne varsa Allah'ı tespih etmiştir. Azîz'dir O, Hakîm'dir. |
061:001 | سَبَّحَ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ | 61:1 Göklerde ne var, yerde ne varsa Allah'ı tespih etmiştir. Azîz'dir O, Hakîm'dir. |
026:001 | طسم | 26:1 Tâ, Sîn, Mîm. |
028:001 | طسم | 28:1 Tâ, Sîn, Mîm. |
083:023 | عَلَى الْأَرَائِكِ يَنْظُرُونَ | 83:23 Koltuklar üzerinde seyre dalarlar. |
083:035 | عَلَى الْأَرَائِكِ يَنْظُرُونَ | 83:35 Koltuklar üzerinde seyrediyorlar. |
026:108 | فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ | 26:108 "Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin." |
026:110 | فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ | 26:110 "Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin." |
026:126 | فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ | 26:126 "Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin." |
026:131 | فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ | 26:131 "Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin." |
026:144 | فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ | 26:144 "Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin." |
026:150 | فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ | 26:150 "Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin." |
026:163 | فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ | 26:163 "Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin." |
026:179 | فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ | 26:179 "Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin." |
007:078 | فَأَخَذَتْهُمُ الرَّجْفَةُ فَأَصْبَحُوا فِي دَارِهِمْ جَاثِمِينَ | 7:78 Bunun üzerine onları, o şiddetli sarsıntı/o korkunç titreşim yakaladı da öz yurtlarında yere çökmüş bir hale geldiler. |
007:091 | فَأَخَذَتْهُمُ الرَّجْفَةُ فَأَصْبَحُوا فِي دَارِهِمْ جَاثِمِينَ | 7:91 Bunun üzerine o korkunç titreşim/o büyük zelzele onları yakalayıverdi de öz yurtlarında yere çökmüş hale geldiler. |
015:029 | فَإِذَا سَوَّيْتُهُ وَنَفَخْتُ فِيهِ مِنْ رُوحِي فَقَعُوا لَهُ سَاجِدِينَ | 15:29 "Onu, amaçlanan düzgünlüğe ulaştırıp öz ruhumdan içine üflediğim zaman, önünde hemen secdeye kapanın." |
038:072 | فَإِذَا سَوَّيْتُهُ وَنَفَخْتُ فِيهِ مِنْ رُوحِي فَقَعُوا لَهُ سَاجِدِينَ | 38:72 "Onu kıvama erdirip içine ruhumdan üflediğimde, önünde secde ederek eğilin!" |
007:107 | فَأَلْقَى عَصَاهُ فَإِذَا هِيَ ثُعْبَانٌ مُبِينٌ | 7:107 Bunun üzerine Musa, asasını yere attı; birden korkunç bir ejderha oluverdi o. |
026:032 | فَأَلْقَى عَصَاهُ فَإِذَا هِيَ ثُعْبَانٌ مُبِينٌ | 26:32 O da asasını attı. Bir de ne görsünler, asa korkunç bir ejderha oluvermiş. |
055:013 | فَبِأَيِّ ءَالَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ | 55:13 Bu böyle iken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz? |
055:016 | فَبِأَيِّ ءَالَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ | 55:16 Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz? |
055:018 | فَبِأَيِّ ءَالَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ | 55:18 Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz? |
055:021 | فَبِأَيِّ ءَالَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ | 55:21 Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz? |
055:023 | فَبِأَيِّ ءَالَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ | 55:23 Peki Rabbinizin nimetlerinden hangisini sayarsınız yalan? |
055:025 | فَبِأَيِّ ءَالَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ | 55:25 Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz? |
055:028 | فَبِأَيِّ ءَالَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ | 55:28 Peki, Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz? |
055:030 | فَبِأَيِّ ءَالَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ | 55:30 Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz? |
055:032 | فَبِأَيِّ ءَالَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ | 55:32 Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz? |
055:034 | فَبِأَيِّ ءَالَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ | 55:34 Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz? |
055:036 | فَبِأَيِّ ءَالَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ | 55:36 Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz? |
055:038 | فَبِأَيِّ ءَالَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ | 55:38 Rabbinizin nimetlerinden hangisini sayacaksınız yalan? |
055:040 | فَبِأَيِّ ءَالَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ | 55:40 Rabbinizin nimetlerinden hangisini sayacaksınız yalan? |
055:042 | فَبِأَيِّ ءَالَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ | 55:42 Rabbinizin nimetlerinden hangisini sayacaksınız yalan? |
055:045 | فَبِأَيِّ ءَالَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ | 55:45 Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz? |
055:047 | فَبِأَيِّ ءَالَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ | 55:47 Rabbinizin nimetlerinden hangisini sayabilirsiniz yalan? |
055:049 | فَبِأَيِّ ءَالَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ | 55:49 Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz? |
055:051 | فَبِأَيِّ ءَالَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ | 55:51 Rabbinizin nimetlerinden hangisini sayarsınız yalan? |
055:053 | فَبِأَيِّ ءَالَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ | 55:53 Rabbinizin nimetlerinden hangisini sayarsınız yalan? |
055:055 | فَبِأَيِّ ءَالَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ | 55:55 Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz? |
055:057 | فَبِأَيِّ ءَالَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ | 55:57 Rabbinizin nimetlerinden hangisini sayarsınız yalan? |
055:059 | فَبِأَيِّ ءَالَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ | 55:59 Rabbinizin nimetlerinden hangisini sayarsınız yalan? |
055:061 | فَبِأَيِّ ءَالَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ | 55:61 Rabbinizin nimetlerinden hangisini sayarsınız yalan? |
055:063 | فَبِأَيِّ ءَالَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ | 55:63 Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz? |
055:065 | فَبِأَيِّ ءَالَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ | 55:65 Rabbinizin nimetlerinden hangisini sayarsınız yalan? |
055:067 | فَبِأَيِّ ءَالَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ | 55:67 Rabbinizin nimetlerinden hangisini sayarsınız yalan? |
055:069 | فَبِأَيِّ ءَالَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ | 55:69 Rabbinizin nimetlerinden hangisini sayarsınız yalan? |
055:071 | فَبِأَيِّ ءَالَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ | 55:71 Rabbinizin nimetlerinden hangisini sayarsınız yalan? |
055:073 | فَبِأَيِّ ءَالَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ | 55:73 Rabbinizin nimetlerinden hangisini sayarsınız yalan? |
055:075 | فَبِأَيِّ ءَالَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ | 55:75 Rabbinizin nimetlerinden hangisini sayarsınız yalan? |
055:077 | فَبِأَيِّ ءَالَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ | 55:77 Rabbinizin nimetlerinden hangisini sayarsınız yalan? |
043:083 | فَذَرْهُمْ يَخُوضُوا وَيَلْعَبُوا حَتَّى يُلَاقُوا يَوْمَهُمُ الَّذِي يُوعَدُونَ | 43:83 Bırak onları, kendilerine vaat edilen günlerine kavuşuncaya değin dalıp gitsinler; oynayıp oyalansınlar! |
070:042 | فَذَرْهُمْ يَخُوضُوا وَيَلْعَبُوا حَتَّى يُلَاقُوا يَوْمَهُمُ الَّذِي يُوعَدُونَ | 70:42 Bırak onları! Dalsınlar, oynasınlar kendileri için belirlenen günlerine ulaşıncaya kadar. |
056:074 | فَسَبِّحْ بِاسْمِ رَبِّكَ الْعَظِيمِ | 56:74 O halde o yüce Rabbinin adını tespih et! |
056:096 | فَسَبِّحْ بِاسْمِ رَبِّكَ الْعَظِيمِ | 56:96 Artık, o yüce Rabbinin adını tespih et! |
069:052 | فَسَبِّحْ بِاسْمِ رَبِّكَ الْعَظِيمِ | 69:52 Hadi artık, yüce Rabbinin adını tespih et! |
015:030 | فَسَجَدَ الْمَلَائِكَةُ كُلُّهُمْ أَجْمَعُونَ | 15:30 Meleklerin tümü, toplu halde secde ettiler. |
038:073 | فَسَجَدَ الْمَلَائِكَةُ كُلُّهُمْ أَجْمَعُونَ | 38:73 Bunun üzerine meleklerin hepsi toptan secde etmişlerdi. |
054:016 | فَكَيْفَ كَانَ عَذَابِي وَنُذُرِ | 54:16 Nasılmış benim azabım ve uyarılarım! |
054:021 | فَكَيْفَ كَانَ عَذَابِي وَنُذُرِ | 54:21 Nasılmış benim azabım ve uyarılarım! |
054:030 | فَكَيْفَ كَانَ عَذَابِي وَنُذُرِ | 54:30 Nasılmış benim azabım ve uyarılarım! |
023:007 | فَمَنِ ابْتَغَى وَرَاءَ ذَلِكَ فَأُولَئِكَ هُمُ الْعَادُونَ | 23:7 Kim bundan ötesini isterse, işte onlar, sınırı aşanlardır. |
070:031 | فَمَنِ ابْتَغَى وَرَاءَ ذَلِكَ فَأُولَئِكَ هُمُ الْعَادُونَ | 70:31 Kim bunun ötesini isterse, işte böyleleri sınırı aşanların ta kendileridir. |
074:055 | فَمَنْ شَاءَ ذَكَرَهُ | 74:55 Dileyen düşünür onu, öğüt alır. |
080:012 | فَمَنْ شَاءَ ذَكَرَهُ | 80:12 Dileyen onu düşünüp öğüt alır. |
069:021 | فَهُوَ فِي عِيشَةٍ رَاضِيَةٍ | 69:21 Artık o, hoşnutluk veren bir yaşayış içindedir. |
101:007 | فَهُوَ فِي عِيشَةٍ رَاضِيَةٍ | 101:7 Evet o kişi, hoşnutluk verici bir yaşayış içindedir. |
037:043 | فِي جَنَّاتِ النَّعِيمِ | 37:43 Nimetlerle dolu cennetlerdedirler. |
056:012 | فِي جَنَّاتِ النَّعِيمِ | 56:12 Nimetlerle dolu bahçelerdedirler. |
026:147 | فِي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ | 26:147 "Bahçelerde, pınarlarda." |
044:052 | فِي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ | 44:52 Bahçelerde, pınar başlarında. |
069:022 | فِي جَنَّةٍ عَالِيَةٍ | 69:22 Yüksek bir bahçe içindedir. |
088:010 | فِي جَنَّةٍ عَالِيَةٍ | 88:10 Yüksek bir bahçededir; |
023:026 | قَالَ رَبِّ انْصُرْنِي بِمَا كَذَّبُونِ | 23:26 Nûh şöyle yakardı: "Rabbim, beni yalanlamaları karşısında yardım et bana!" |
023:039 | قَالَ رَبِّ انْصُرْنِي بِمَا كَذَّبُونِ | 23:39 O peygamber şöyle yakardı: "Rabbim, beni yalanlamaları karşısında yardım et bana!" |
015:036 | قَالَ رَبِّ فَأَنْظِرْنِي إِلَى يَوْمِ يُبْعَثُونَ | 15:36 Dedi: "Rabbim, onların diriltileceği güne kadar bana süre ver." |
038:079 | قَالَ رَبِّ فَأَنْظِرْنِي إِلَى يَوْمِ يُبْعَثُونَ | 38:79 Dedi: "Rabbim, o halde insanların diriltileceği güne kadar bana süre ver." |
015:034 | قَالَ فَاخْرُجْ مِنْهَا فَإِنَّكَ رَجِيمٌ | 15:34 Buyurdu: "Öyleyse çık oradan, çünkü kovuldun." |
038:077 | قَالَ فَاخْرُجْ مِنْهَا فَإِنَّكَ رَجِيمٌ | 38:77 Buyurdu: "Hadi, çık oradan! Sen kovulmuş birisin." |
015:037 | قَالَ فَإِنَّكَ مِنَ الْمُنْظَرِينَ | 15:37 Buyurdu: "Hadi, süre verilenlerdensin." |
038:080 | قَالَ فَإِنَّكَ مِنَ الْمُنْظَرِينَ | 38:80 Buyurdu: "Peki, süre verilenlerdensin." |
015:057 | قَالَ فَمَا خَطْبُكُمْ أَيُّهَا الْمُرْسَلُونَ | 15:57 "Amacınız nedir ey elçiler?" diye sordu. |
051:031 | قَالَ فَمَا خَطْبُكُمْ أَيُّهَا الْمُرْسَلُونَ | 51:31 İbrahim sordu: "Amacınız ne, ey elçiler?" |
007:121 | قَالُوا ءَامَنَّا بِرَبِّ الْعَالَمِينَ | 7:121 "Alemlerin Rabbine iman ettik, dediler; |
026:047 | قَالُوا ءَامَنَّا بِرَبِّ الْعَالَمِينَ | 26:47 Dediler: "İnandık âlemlerin Rabbi'ne." |
015:058 | قَالُوا إِنَّا أُرْسِلْنَا إِلَى قَوْمٍ مُجْرِمِينَ | 15:58 Dediler: "Biz günahkâr bir topluluğa gönderildik." |
051:032 | قَالُوا إِنَّا أُرْسِلْنَا إِلَى قَوْمٍ مُجْرِمِينَ | 51:32 Dediler: "Biz, suçlulardan oluşan bir topluma gönderildik." |
026:153 | قَالُوا إِنَّمَا أَنْتَ مِنَ الْمُسَحَّرِينَ | 26:153 Dediler: "Sen, adamakıllı büyülenmişsin." |
026:185 | قَالُوا إِنَّمَا أَنْتَ مِنَ الْمُسَحَّرِينَ | 26:185 Dediler: "Sen fena halde büyülenmişsin." |
006:015 | قُلْ إِنِّي أَخَافُ إِنْ عَصَيْتُ رَبِّي عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ | 6:15 Şunu da söyle: "Rabbime isyan edersem büyük bir günün azabından korkarım ben." |
039:013 | قُلْ إِنِّي أَخَافُ إِنْ عَصَيْتُ رَبِّي عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ | 39:13 De ki: "Eğer Rabbime isyan edersem büyük bir günün azabından korkarım." |
083:009 | كِتَابٌ مَرْقُومٌ | 83:9 Rakamlandırılmış bir kitaptır o. |
083:020 | كِتَابٌ مَرْقُومٌ | 83:20 Rakamlanmış bir kitaptır o. |
052:019 | كُلُوا وَاشْرَبُوا هَنِيئًا بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ | 52:19 "Yapıp ettiklerinizin karşılığı olarak afiyetle yiyin, için! |
077:043 | كُلُوا وَاشْرَبُوا هَنِيئًا بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ | 77:43 "Yapıp ürettiklerinize karşılık olarak afiyetle yiyip için." |
016:055 | لِيَكْفُرُوا بِمَا ءَاتَيْنَاهُمْ فَتَمَتَّعُوا فَسَوْفَ تَعْلَمُونَ | 16:55 Kendilerine verdiklerimize nankörlük etsinler diye. Hadi, zevklenin/nimetlenin, yakında bileceksiniz. |
030:034 | لِيَكْفُرُوا بِمَا ءَاتَيْنَاهُمْ فَتَمَتَّعُوا فَسَوْفَ تَعْلَمُونَ | 30:34 Kendilerine verdiklerimize karşı nankörlük etsinler diye. Haydi, yararlanın/zevklenin! Yakında bileceksiniz... |
015:005 | مَا تَسْبِقُ مِنْ أُمَّةٍ أَجَلَهَا وَمَا يَسْتَأْخِرُونَ | 15:5 Hiçbir ümmet kendisi için belirlenen sürenin ne önüne geçebilir ne de o süreyi geriletebilir. |
023:043 | مَا تَسْبِقُ مِنْ أُمَّةٍ أَجَلَهَا وَمَا يَسْتَأْخِرُونَ | 23:43 Hiçbir ümmet ne süresinden ileri geçebilir ne de geri kalır. |
037:154 | مَا لَكُمْ كَيْفَ تَحْكُمُونَ | 37:154 Ne oluyor size, o nasıl hüküm veriyorsunuz? |
068:036 | مَا لَكُمْ كَيْفَ تَحْكُمُونَ | 68:36 Neniz var sizin, nasıl hüküm veriyorsunuz? |
079:033 | مَتَاعًا لَكُمْ وَلِأَنْعَامِكُمْ | 79:33 Sizin için ve hayvanlarınız için bir geçim aracı olarak. |
080:032 | مَتَاعًا لَكُمْ وَلِأَنْعَامِكُمْ | 80:32 Sizin ve hayvanlarınızın yararına. |
009:033 | هُوَ الَّذِي أَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدَى وَدِينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدِّينِ كُلِّهِ وَلَوْ كَرِهَ الْمُشْرِكُونَ | 9:33 O, resulünü hidayet ve hak dinle gönderdi ki, müşrikler hoşlanmasa da o dini dinlerin tümünün üstüne çıkarsın. |
061:009 | هُوَ الَّذِي أَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدَى وَدِينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدِّينِ كُلِّهِ وَلَوْ كَرِهَ الْمُشْرِكُونَ | 61:9 Resulünü hidayet ve hak dini getirmek üzere o gönderdi ki, ortak koşanlar hoşlanmasa bile, onu tüm dinlerden üstün kılsın. |
084:002 | وَأَذِنَتْ لِرَبِّهَا وَحُقَّتْ | 84:2 Ve Rabbini dinleyip de hakkın belirişine araç kılındığı zaman! |
084:005 | وَأَذِنَتْ لِرَبِّهَا وَحُقَّتْ | 84:5 Ve Rabbini dinleyip de hakkın belirişine araç kılındığı zaman! |
037:027 | وَأَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلَى بَعْضٍ يَتَسَاءَلُونَ | 37:27 Birbirlerine dönerek birşeyler sorup duruyorlar. |
052:025 | وَأَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلَى بَعْضٍ يَتَسَاءَلُونَ | 52:25 Birbirlerine dönüp soruşurlar. Ve derler: |
043:002 | وَالْكِتَابِ الْمُبِينِ | 43:2 O ayan beyan konuşan Kitap'a yemin olsun ki, |
044:002 | وَالْكِتَابِ الْمُبِينِ | 44:2 O ayan beyan gösteren Kitap'a yemin olsun ki, |
005:010 | وَالَّذِينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِآيَاتِنَا أُولَئِكَ أَصْحَابُ الْجَحِيمِ | 5:10 Küfre sapıp ayetlerimizi yalanlayanlara gelince, bunlar cehennemin dostlarıdırlar. |
005:086 | وَالَّذِينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِآيَاتِنَا أُولَئِكَ أَصْحَابُ الْجَحِيمِ | 5:86 Küfre sapıp ayetlerimizi yalanlayanlar da cehennemin dostlarıdır. |
023:008 | وَالَّذِينَ هُمْ لِأَمَانَاتِهِمْ وَعَهْدِهِمْ رَاعُونَ | 23:8 O müminler, emanetlerine, ahitlerine saygı duyup sahip çıkanlardır. |
070:032 | وَالَّذِينَ هُمْ لِأَمَانَاتِهِمْ وَعَهْدِهِمْ رَاعُونَ | 70:32 Bunlar, kendilerindeki emanetlere ve ahitlerine sadık kalırlar. |
023:005 | وَالَّذِينَ هُمْ لِفُرُوجِهِمْ حَافِظُونَ | 23:5 Cinsiyet organlarını/ırzlarını koruyanlardır onlar. |
070:029 | وَالَّذِينَ هُمْ لِفُرُوجِهِمْ حَافِظُونَ | 70:29 Bunlar, cinsiyet organlarını titizlikle korurlar. |
026:173 | وَأَمْطَرْنَا عَلَيْهِمْ مَطَرًا فَسَاءَ مَطَرُ الْمُنْذَرِينَ | 26:173 Üzerlerine bir de yağmur yağdırdık. Ne de kötüymüş uyarılanların yağmuru! |
027:058 | وَأَمْطَرْنَا عَلَيْهِمْ مَطَرًا فَسَاءَ مَطَرُ الْمُنْذَرِينَ | 27:58 Üzerlerine bir de yağmur yağdırdık. Uyarılmış olanlar üzerine inen yağmur da ne kötüdür! |
007:183 | وَأُمْلِي لَهُمْ إِنَّ كَيْدِي مَتِينٌ | 7:183 Süre tanıyorum onlara. Çünkü benim tuzağım pek yamandır. |
068:045 | وَأُمْلِي لَهُمْ إِنَّ كَيْدِي مَتِينٌ | 68:45 Süre tanıyorum onlara. Tuzağım gerçekten zorludur benim. |
026:009 | وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ | 26:9 Ve hiç kuşku yok, senin Rabbin gerçekten mutlak Azîz, mutlak Rahîm'dir. |
026:068 | وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ | 26:68 Ve şüphesiz, senin Rabbindir O mutlak Azîz, mutlak Rahîm. |
026:104 | وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ | 26:104 Ve kuşkusuz senin Rabbindir o mutlak Azîz, mutlak Rahîm. |
026:122 | وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ | 26:122 Kuşkusuz, senin Rabbindir o mutlak Azîz, mutlak Rahîm. |
026:140 | وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ | 26:140 Kuşkusuz, senin Rabbin mutlak Azîz, mutlak Rahîm'dir. |
026:159 | وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ | 26:159 Ve senin Rabbin mutlak Azîz, mutlak Rahîm'dir. |
026:175 | وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ | 26:175 Ve senin Rabbin mutlak Azîz, mutlak Rahîm... |
026:191 | وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ | 26:191 Ve senin Rabbin mutlak Azîz, mutlak Rahîm'dir. |
037:078 | وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِي الْآخِرِينَ | 37:78 Sonrakiler içinde, ona işaret eden bir şey bıraktık. |
037:108 | وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِي الْآخِرِينَ | 37:108 Sonra gelenler içinde onu hatırlatan bir şey bıraktık. |
037:129 | وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِي الْآخِرِينَ | 37:129 Sonrakiler içinde İlyas'ı hatırlatacak bir şey de bıraktık. |
109:003 | وَلَا أَنْتُمْ عَابِدُونَ مَا أَعْبُدُ | 109:3 Siz de ibadet etmezsiniz benim ibadet ettiğime. |
109:005 | وَلَا أَنْتُمْ عَابِدُونَ مَا أَعْبُدُ | 109:5 Ve ibadet edenler değilsiniz benim ibadet ettiğime. |
069:034 | وَلَا يَحُضُّ عَلَى طَعَامِ الْمِسْكِينِ | 69:34 "Yoksulu doyurmaya özendirmiyordu." |
107:003 | وَلَا يَحُضُّ عَلَى طَعَامِ الْمِسْكِينِ | 107:3 Yoksulu doyurmayı özendirmez o. |
011:110 | وَلَقَدْ ءَاتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ فَاخْتُلِفَ فِيهِ وَلَوْلَا كَلِمَةٌ سَبَقَتْ مِنْ رَبِّكَ لَقُضِيَ بَيْنَهُمْ وَإِنَّهُمْ لَفِي شَكٍّ مِنْهُ مُرِيبٍ | 11:110 Yemin olsun, Mûsa'ya Kitap'ı verdik de onda da ihtilafa düşüldü. Rabbinden bir kelime, önceden gelmiş olmasaydı, aralarında iş mutlaka bitirilirdi. Onlar bunun hakkında, kafaları karıştıran bir kuşku içindedirler. |
041:045 | وَلَقَدْ ءَاتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ فَاخْتُلِفَ فِيهِ وَلَوْلَا كَلِمَةٌ سَبَقَتْ مِنْ رَبِّكَ لَقُضِيَ بَيْنَهُمْ وَإِنَّهُمْ لَفِي شَكٍّ مِنْهُ مُرِيبٍ | 41:45 Yemin olsun, biz Mûsa'ya Kitap'ı verdik de onda ihtilafa düşüldü! Eğer Rabbinden bir söz geçmiş olmasaydı, aralarında iş mutlaka bitirilirdi. Hiç kuşkusuz, onlar, Kur'an hakkında, sürekli işkillendiren bir kuşku içindedirler. |
011:096 | وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا مُوسَى بِآيَاتِنَا وَسُلْطَانٍ مُبِينٍ | 11:96 Yemin olsun, Mûsa'yı ayetlerimizle ve açık bir kanıtla gönderdik; |
040:023 | وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا مُوسَى بِآيَاتِنَا وَسُلْطَانٍ مُبِينٍ | 40:23 Yemin olsun, Mûsa'yı da ayetlerimizle ve apaçık bir kanıtla göndermiştik. |
006:010 | وَلَقَدِ اسْتُهْزِئَ بِرُسُلٍ مِنْ قَبْلِكَ فَحَاقَ بِالَّذِينَ سَخِرُوا مِنْهُمْ مَا كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِئُونَ | 6:10 Yemin olsun ki, senden önceki resullerle de alay edildi; fakat eğlence konusu yaptıkları şey, o maskaralığı sergileyenleri kıskıvrak sarıverdi. |
021:041 | وَلَقَدِ اسْتُهْزِئَ بِرُسُلٍ مِنْ قَبْلِكَ فَحَاقَ بِالَّذِينَ سَخِرُوا مِنْهُمْ مَا كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِئُونَ | 21:41 Yemin olsun, senden önceki resullerle de alay edilmiştir. Sonunda, onlarla eğlenenleri, alay konusu yaptıkları şey kuşatıverdi. |
054:017 | وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْءَانَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ | 54:17 Yemin olsun ki, biz, Kur'an'ı öğüt ve ibret için kolaylaştırdık. Fakat düşünen mi var?! |
054:022 | وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْءَانَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ | 54:22 Yemin olsun ki, biz, Kur'an'ı öğüt ve ibret için kolaylaştırdık. Fakat düşünen mi var? |
054:032 | وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْءَانَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ | 54:32 Yemin olsun ki, biz, Kur'an'ı öğüt ve ibret için kolaylaştırdık. Fakat düşünen mi var?! |
054:040 | وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْءَانَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ | 54:40 Yemin olsun ki, biz, Kur'an'ı öğüt ve ibret için kolaylaştırdık. Fakat düşünen mi var?! |
026:109 | وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَى رَبِّ الْعَالَمِينَ | 26:109 "Ben bunun için sizden bir ücret istemiyorum. Benim ödülüm sadece âlemlerin Rabbi'ndendir. |
026:127 | وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَى رَبِّ الْعَالَمِينَ | 26:127 "Ben sizden bu iş için bir ücret istemiyorum. Benim ödülüm âlemlerin Rabbi'ndendir." |
026:145 | وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَى رَبِّ الْعَالَمِينَ | 26:145 "Ben bu iş için sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim yalnız âlemlerin Rabbi'ndendir." |
026:164 | وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَى رَبِّ الْعَالَمِينَ | 26:164 "Ben bu iş için sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim yalnız âlemlerin Rabbi'ndendir." |
026:180 | وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَى رَبِّ الْعَالَمِينَ | 26:180 "Ben bu iş için sizden herhangi bir ödül de istemiyorum; benim ödülüm âlemlerin Rabbi'nden başkasında değil." |
027:081 | وَمَا أَنْتَ بِهَادِي الْعُمْيِ عَنْ ضَلَالَتِهِمْ إِنْ تُسْمِعُ إِلَّا مَنْ يُؤْمِنُ بِآيَاتِنَا فَهُمْ مُسْلِمُونَ | 27:81 Ve sen, düştükleri sapıklıktan körleri de çıkaramazsın. Teslim olmuş kişiler halinde ayetlerimize inananlardan başkasına sesini duyuramazsın. |
030:053 | وَمَا أَنْتَ بِهَادِي الْعُمْيِ عَنْ ضَلَالَتِهِمْ إِنْ تُسْمِعُ إِلَّا مَنْ يُؤْمِنُ بِآيَاتِنَا فَهُمْ مُسْلِمُونَ | |
006:004 | وَمَا تَأْتِيهِمْ مِنْ ءَايَةٍ مِنْ ءَايَاتِ رَبِّهِمْ إِلَّا كَانُوا عَنْهَا مُعْرِضِينَ | 6:4 Onlara Rablerinin ayetlerinden bir ayet gelir gelmez, ondan hemen yüz çeviriyorlardı. |
036:046 | وَمَا تَأْتِيهِمْ مِنْ ءَايَةٍ مِنْ ءَايَاتِ رَبِّهِمْ إِلَّا كَانُوا عَنْهَا مُعْرِضِينَ | 36:46 Çünkü Rablerinin ayetlerinden kendilerine bir ayet gelince, ondan mutlaka yüz çevirmişlerdir. |
014:020 | وَمَا ذَلِكَ عَلَى اللَّهِ بِعَزِيزٍ | 14:20 Bu, Allah'a hiç de zor gelmez. |
035:017 | وَمَا ذَلِكَ عَلَى اللَّهِ بِعَزِيزٍ | 35:17 Ve bu, Allah'a hiç de güç gelmez. |
007:108 | وَنَزَعَ يَدَهُ فَإِذَا هِيَ بَيْضَاءُ لِلنَّاظِرِينَ | 7:108 Elini çekip çıkardı; birden o el, bakanların önünde bembeyaz kesildi. |
026:033 | وَنَزَعَ يَدَهُ فَإِذَا هِيَ بَيْضَاءُ لِلنَّاظِرِينَ | 26:33 Elini çıkardı, o da anında seyredenler önünde bembeyaz kesildi. |
010:048 | وَيَقُولُونَ مَتَى هَذَا الْوَعْدُ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ | 10:48 Diyorlar ki: "Doğru sözlülerseniz bu vaat ne zaman?" |
021:038 | وَيَقُولُونَ مَتَى هَذَا الْوَعْدُ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ | 21:38 Diyorlar ki: "Eğer doğru sözlüler iseniz bu vaat ne zaman?" |
027:071 | وَيَقُولُونَ مَتَى هَذَا الْوَعْدُ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ | 27:71 "Eğer doğru sözlülerseniz, bu vaat ne zaman?" derler. |
034:029 | وَيَقُولُونَ مَتَى هَذَا الْوَعْدُ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ | 34:29 Diyorlar: "Doğru sözlülerseniz, bu tehdit ne zaman?" |
036:048 | وَيَقُولُونَ مَتَى هَذَا الْوَعْدُ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ | 36:48 Bir de şöyle derler: "Eğer doğru sözlüler iseniz, bu tehdit ne zaman?" |
067:025 | وَيَقُولُونَ مَتَى هَذَا الْوَعْدُ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ | 67:25 Derler ki: "Eğer doğru sözlülerseniz, bu vaat de zaman?" |
077:015 | وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ | 77:15 Yalanlayanların vay haline o gün! |
077:019 | وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ | 77:19 Yalanlayanların o gün vay haline! |
077:024 | وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ | 77:24 Vay başına o gün, yalanlayanların! |
077:028 | وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ | 77:28 Vay haline o gün, yalanlayanların! |
077:034 | وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ | 77:34 Vay haline o gün, yalanlayanların! |
077:037 | وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ | 77:37 Vay haline o gün, yalanlayanların! |
077:040 | وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ | 77:40 Vay haline o gün, yalanlayanların! |
077:045 | وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ | 77:45 Vay haline o gün, yalanlayanların! |
077:047 | وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ | 77:47 Vay haline o gün, yalanlayanların! |
077:049 | وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ | 77:49 Vay haline o gün, yalanlayanların. |
083:010 | وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ | 83:10 Vay haline o gün, yalanlayanların! |
028:062 | وَيَوْمَ يُنَادِيهِمْ فَيَقُولُ أَيْنَ شُرَكَائِيَ الَّذِينَ كُنْتُمْ تَزْعُمُونَ | 28:62 O gün onlara seslenerek şöyle diyecek: "O kendilerini bir şey sandığınız ortaklarım nerede?" |
028:074 | وَيَوْمَ يُنَادِيهِمْ فَيَقُولُ أَيْنَ شُرَكَائِيَ الَّذِينَ كُنْتُمْ تَزْعُمُونَ | 28:74 Gün olur, seslenir onlara da şöyle der: "O, bir şey zannettiğiniz ortaklarım nerede?" |
009:073 | يَاأَيُّهَا النَّبِيُّ جَاهِدِ الْكُفَّارَ وَالْمُنَافِقِينَ وَاغْلُظْ عَلَيْهِمْ وَمَأْوَاهُمْ جَهَنَّمُ وَبِئْسَ الْمَصِيرُ | 9:73 Ey Peygamber! Küfre sapanlarla, ikiyüzlülerle cihat et! Onlara sert davran! Onların varacakları yer cehennemdir. Ne kötü dönüş yeridir o! |
066:009 | يَاأَيُّهَا النَّبِيُّ جَاهِدِ الْكُفَّارَ وَالْمُنَافِقِينَ وَاغْلُظْ عَلَيْهِمْ وَمَأْوَاهُمْ جَهَنَّمُ وَبِئْسَ الْمَصِيرُ | 66:9 Ey Peygamber! Küfre sapanlarla ve münafıklarla mücadele et ve onlara karşı sert davran! Varacakları yer cehennemdir onların. Ne kötü dönüş yeridir o! |
002:047 | يَابَنِي إِسْرَائِيلَ اذْكُرُوا نِعْمَتِيَ الَّتِي أَنْعَمْتُ عَلَيْكُمْ وَأَنِّي فَضَّلْتُكُمْ عَلَى الْعَالَمِينَ | 2:47 Ey İsrailoğulları! Size lütfettiğim nimetimi, sizi âlemlere üstün kıldığımı hatırlayın. |
002:122 | يَابَنِي إِسْرَائِيلَ اذْكُرُوا نِعْمَتِيَ الَّتِي أَنْعَمْتُ عَلَيْكُمْ وَأَنِّي فَضَّلْتُكُمْ عَلَى الْعَالَمِينَ | 2:122 Ey İsrailoğulları! Size lütfettiğim nimetimi hatırlayın. Ben sizi âlemlerden daha üstün kılmıştım. |