Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerimize olsun.
Şu çılgın Türkler kitabından bazı cümleler :
Halit Bey bu konuyla ilgilenmedi bile. Daha önemli bir işi vardı.
Birliklerinin arkasında bulunan büyük bir kaya
parçasının önüne oturdu, iki tabancasını çıkarıp kucağına koydu, savaşı izlemeye koyuldu. Komutanlar ve eski subaylar bunun anlamını iyi biliyorlardı: Geri çekilmeye yeltenenin
beynini dağıtacaktı.
...
Karşılarına yine Halit Bey çıktı. Bir yandan kaçak
gruplarının önündekileri vuruyor, bir yandan da ateş etmesi için orada bulunan 16. Alay Komutanı Binbaşı Rahmi Apak'a bağırıyordu.
Ateş etmezse onu da vurabilirdi. Rahmi Apak da
tabancasını çekip ateş etmeye başladı.
Ama o kaçakların ayaklarına doğru, yere ateş
ediyordu.
Romandaki Halit bey gerçekte yaşamış mıdır,
yaşadıysa böyle bir şey yapmış mıdır bilemiyorum.
Bildiğim tek şey "Allah (c.c.) rızasını
kazanmak" dışında insan
öldürmenin CİNAYET olduğudur.
Ölmemek için öldürmek,
öldürmeye zorlamak için öldürmek CİNAYETten başka bir şey değildir.
İnşallah Kurtuluş savaşında bu tür cinayetler
işlenmemiştir.
Şu çılgın Türkler kitabından başka cümleler :
BİR JANDARMA ERİ Konya hükümet konağının geniş bir
odasının kapısına 'İstiklal Mahkemesi' tabelasını yerleştirirken, bir başka
jandarma eri de odanın baş duvarına 'İstiklal Mahkemesi
mücahedesinde (savaşında) yalnız Allah'tan korkar' yazısını astı.
Konya İstiklal Mahkemesi üyeleri Konya'ya
gelmişlerdi. Öğleden sonra çalışmaya başlayacaklardı.
Mahkemenin üyeleri TBMM'ce milletvekilleri arasından seçilmekteydi.
Bir jandarma mangası ile yola çıkıyor, bölgesindeki illerin hangisinde gerekiyorsa orada mahkemeyi kuruyor, sanıkları
hızla yargılıyor ve karar veriyorlardı.
Kararları kesindi.
Bir ihtilal mahkemesiydi.
Halk iki yüzyıldır Osmanlı yönetiminin
kararsızlığından, vurdumduymazlığından, ilgisizliğinden, yavaşlığından o kadar
çekmişti ki bu olağanüstü
mahkemeleri memnunlukla karşıladı.
Hızlı, kararlı ve cesurdu; yerel sorunlarla
ilgileniyor, gaddar yöneticileri hizaya getiriyor, etki altında kalmıyor, suçlu
kim olursa olsun duraksamadan cezasını veriyordu.
...
Bu safta olanların düşüncelerini paylaşanlar, uzun
yıllar sonra da bu ihtilal
mahkemelerinin aleyhinde konuşacak, haklı çıkabilmek hırsıyla yalan söylemekten çekinmeyeceklerdi.
Yukarıdaki cümleleri okuduğum zaman Ziya Paşa'nın
şu meşhur cümlesi aklıma geldi:
- Kadı ola davacı ve muhzır (mübaşir) dahi şahit Ol mahkemenin hükmüne
derler mi adalet?
1) 'İstiklal Mahkemesi mücahedesinde (savaşında)
yalnız Allah'tan korkar' yazısı gerçekten asılmış mıdır acaba?
Allah (c.c.)'dan korkanlar onun emirlerine itaat eder.
İstiklal mahkemeleri ile Allah (c.c.) emirleri
arasında uzaktan yakından bir alaka olabilir mi?
2) İstiklal mahkemelerinin üyelerinden kaç tanesi
hukukçuydu?
3) İstiklal mahkemeleri hangi
kanunlara göre karar vermişlerdi?
4) İstiklal mahkemelerinde hukukçular
tarafından savunma yapılmış mıdır?
5) İstiklal mahkemeleri hangi
DELİLLERE göre karar vermişlerdir?
Klasik mazeret: Olağanüstü durumlar, olağanüstü
uygulamaları beraberinde getirir.
Minareyi çaldıktan sonra kılıf bulmak zor olmasa
gerek.