Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerimize olsun.
Olumsuzluk ifadeleri karşısında tavrımız ne
olmalıdır?
Zaman zaman ülkemizin en önemli sorununu tespit
etmek için anketler yapılır.
Anketlerdeki şıklar genellikle aynıdır.
Terör, işsizlik, eğitim, gelir dağılımındaki
eşitsizlik, toplumsal ahlak, etnik köken ayrımı, asayiş/güvenlik, rüşvet ve
yolsuzluk, sosyal güvenlik ve sağlık, demokrasi/fikir özgürlüğü, uluslararası
ilişkiler, başörtüsü/türban, belediye hizmetleri vs.
Şıklarda bulunmayan seçenekler nedeniyle anketlerin gerçekleri
yansıtmadığına inanıyorum.
Bu günlerde M.S. 2150 isimli kitabı okuyorum.
Kitaptan bazı cümleleri anlamını değiştirmeden (kelimeleri değiştirerek)
paylaşmak istiyorum.
Makro güçlerimi geliştirmeyi nasıl öğreneceğim?
- İşe Makro güçlerini geliştirmekle
başlamayacaksın. Önce Makro farkındalığını artırmaya çalış. Farkındalığın
arttıkça Makro güçlerde gelişir.
Bununla birlikte her konudaki
öğrenim için iki etkenin gerekli olduğunu hatırlamak zorundasın.
Yeterli istek ve yeterli inanç.
Örneğin yüzmeyi öğrenmek isteyen, ama boğulmaktan
korkan birinin yeterli inancı olmadığı için yüzmeyi öğrenemeyeceği ortada.
Veya tam tersi yüzmeyi başarıyla öğreneceğine
inandığı halde, daha çok tenis oynayan kişi, bu kez de yeterli isteği olmadığı
için yüzme öğrenemeyecektir.
O halde yeterli istek ve yeterli inanç ancak
birlikte olduklarında her şey mümkün.
Kitapta bahsedilen makro güçler telepati,
telekineti, durugörü gibi günümüz insanı için olağan olmayan güçlerdir bu husus
konumuz dışındadır.
Makro farkındalığın günümüzdeki karşılığı "kim olduğunun,
hissettiklerinin, düşündüklerinin farkında olma" kavramıdır.
TRTOKUL kanalında yayınlanan "Kendimi
Tanıyorum" programında bu husus sık sık vurgulanmaktadır.
Alıntı yaptığım cümlelere dönecek olursak, iyi bir
öğrenim için "Yeterli istek ve yeterli inanç" olması gerektiği
vurgulanıyor.
Yeterli istek ve yeterli inanç ancak birlikte olduklarında BAŞARININ önü
açılıyor.
Peki "Yeterli istek ve yeterli inancın"
oluşmamasının temel sebebi nedir?
Bu soruya benim cevabım:
- Olumsuzluk belirten ifadeler.
Kişiler istekli olmadıklarında veya inanmadıklarında bu düşüncelerini
başkalarına aktararak onların istek ve inançlarını BALTALAMAK eğilimindedirler.
Bu durum TOPLUMSAL BAŞARININ önünde en büyük
engeldir.
Konuyu daha iyi anlatabilmek için bir kıssa aktarmayı uygun görüyorum.
Yavuz Sultan Selim Han döneminde, İran hükümdarı
Şah İsmail, kıymetli mücevherlerle dolu bir hediye sandığı gönderiyor.
Sandık açılır. İçinden çeşit çeşit değerli taşlar,
kıymetli atlas, kadife kumaşlar çıkar.
Fakat sandık açılır açılmaz etrafa pek fena bir
koku yayılır.
Önce, hiç kimse bir anlam veremez nadide
mücevherler ile dolu sandıktaki bu fena kokuya.
Sonra mesele anlaşılır. Sandığın dibine insan
dışkısı doldurulmuş.
Yani Şah İsmail aklı sıra cihan Padişahına Hakaret
ediyor...
Cihan Padişahı emir verir :
- Herkes düşünsün, bu edepsizliğe Osmanlı 'nın
şanına yakışacak şekilde bir mukabelede bulunmalıyız!
Ve çözümü kendisi bulur.
Aynı şekilde değerli mücevher ve kumaşlarla süslü
bir sandık hazırlatılır.
Sandığın içine o zamanın en nefis gül kokulu
lokumlarından hazırlanmış bir kutu yerleştirilir.
Kutunun altına da, bir satırlık yazıdan ibaret not
yerleştirilir.
Hediye sandığı, itina ile yerleştirildikten sonra
Şah İsmail 'e gönderilir.
Sandık Şah 'ın huzurunda açılır.
Sandık açılır açılmaz etrafa mis gibi gül kokusu
yayılır.
Mücevher vs. gibi hediyeler takdim edildikten
sonra Osmanlı elçisi Şah'ın tedirgin olmaması için, önce kendisi tatmak
kaydıyla Şah'a ikram eder.
Sonra görevliler, huzurunda bulunanlara teker
teker ikram etmeye başlarlar.
Şah bütün olup bitenler anlam veremez.
Osmanlı elçisi Şah'ın merakını gidermek için,
lokum kutusunun altına iliştirilmiş notu uzatır.
Notu okuyan Şah'ın yüzünde, bu sefer şaşkınlığın
yerini büyük bir utanç ifadesi alır ...
- Herkes yediğinden ikram eder.
İnsanlara ne ikram ettiğimize biraz dikkat etmemiz gerekmez mi?
- Ortada olumsuz bir durum
varsa bunu ifade etmeyelim mi?
Bu itiraza şu atasözünü hatırlatarak cevap vermek istiyorum.
"Şüyuu vukuundan beter."
Anlamı:
Bir şeyin dedikodusunun yapılması, onun gerçekleşmesinden daha kötüdür.
Ortada olumsuz bir durum varsa bunu ifade etmek yerine ÇÖZÜM sunmak
gerekir.
Olumsuz durumlar için çözüm içermeyen ifadelerin hiç bir faydası yoktur.
FAYDASI OLMAYAN HER ŞEY ZARARLIDIR.
Bir başka hususu daha belirtmek istiyorum.
- Etki tepki doğurur, tepki tepki doğurur.
Olumsuz durumlar için çözüm içermeyen, sadece TEPKİ belirten ifadeler, daha
büyük bir tepki olarak geri döner.
Olumsuz durumlara TEPKİ değil ETKİ gösterilmelidir (uygulanmalıdır).